Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

‘Malazgirt’ten Osmanlı’ya Selçuklu’ Sempozyumu Düzenlendi

Kastamonu Yayın: 24.05.2014 08:52
Yazar:

KASTAMONU Üniversitesi tarafından Selçuklu Devleti ve beyliklerini kapsayan ‘Malazgirt’ten Osmanlı’ya Selçuklu’ sempozyumu düzenlendi. Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Seyit Aydın’ın Onursal Başkanlığını yaptığı sempozyumda Fen-Edebiyat Fakültesi’nin öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. Mustafa Eğilmez, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Öğreten, Yrd. Doç. Dr. Fahri Maden ve Yrd. Doç. Dr. Sibel Kavaklı Kundakçı görev aldı. Bilim ve Hakem Kurulu’nda da Türkiye’nin önde gelen ilim adamlarının yanı sıra Türkmenistan, Kırgizistan, Kazakistan ve Azerbaycan’dan da ilim adamları sempozyuma katıldı. 3 Mart Konferans Salonunda gerçekleştirilen sempozyumda, Anadolu Selçukluları ile ilgili her türlü tarihi, siyasi, askeri, kültürel, ekonomik, coğrafi konular bilimsel olarak masaya yatıldı. Anadolu coğrafyasındaki Türk yaşayışının çok yönlü olarak incelenebileceği, tartışabileceği sempozyum Yrd. Doç. Dr. Ahmet Öğreten, Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Seyit Aydın ve Kastamonu Valisi Erdoğan Bektaş’ın açılış konuşmalarını yapmasıyla başladı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan sempozyumda konuşan Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ahmet Öğreten, Kastamonu’nun Anadolu’da başlıca merkezlerden birisi olduğunu belirterek, “Fethi kısa zamanda tamamlayan Anadolu’daki başlıca merkezlerden birisi de Kastamonu olmuştur. Fetih sonrası pek çok Oğuz Boyu Kastamonu ve çevresine yerleşmiş ve bölge kısa zaman içerisinde Türk İslam kimliğine kavuşmuştur. Kastamonu aynı zamanda fetihten itibaren Anadolu’nun Kuzey’e açılan kapısı olmuştur. Pek çok ulema ve manevi şahsiyete de duraklık yapan Kastamonu; Yılanlı Darüşşifa Medresesi, Atabey Gazi Cami ve Medresesi, Taşköprü Muzafferettin Gazi Medresesi ile Selçuklu fethinden itibaren Kastamonu ve çevresine ilim ve irfan saçmaya başlamıştır” dedi. Anadolu’da coğrafyasında Kastamonu’nun ilim irfan yuvası olduğunu kaydeden Öğreten, “Kastamonu’ya kaybettiği ilmi itibarı yeniden kazandırma yolunda önemli bir katkı sağlayacağını umduğumuz üniversitemiz ve sempozyumumuza bildirileriyle katılmak üzere 100’ün üzerinde ilim erbabı münacatta bulunmuş neticede 93 kişinin katılması kesinlik kazanmıştır. Anadolu Selçukluları ile ilgili her türlü tarihi, siyasi, askeri, sosyal, kültürel, ekonomik, coğrafi vs. konuların bilimsel olarak tartışılmasına imkan sağlaması hedeflenen bu sempozyumun verimli ve başarılı geçmesini diliyorum” dedi. Böyle bir sempozyumu Kastamonu Üniversitesinden gerçekleştirdikleri için son derece mutlu olduğu ifade eden Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Seyit Aydın ise, “Ev sahipliğini yaptığımız ve bu konudan dolayı gurur duyduğumuz sempozyumumuza geldiğiniz için teşekkür ediyoruz” diye konuştu. Rektör Aydın, üniversitede düzenlenen sempozyumun büyük önem taşıdığını anlatarak, “Cemiyetin sorunlarına ilmi çözümler getirmekle mükellef, kültür mirasına da katkıda bulunmaya mecbur olan üniversiteler, bu sorunların ilmi olarak tartışıldığı yerlerdir. Problemlere milli ve milletler arası bakış açısı getirmek, bu konuda bölgenin şartlarını da göz önünde bulundurmak yine üniversitenin misyonları arasındadır. Bugün açılışını yaptığımız sempozyum da bu fikirlerle meydana gelmiştir. Anadolu’da parlak bir medeniyetimiz var, kültürümüz var. Bunları her yönüyle tartışmak, güncellemek gerekir. Tarihten ders alarak geleceğe daha iyi yön vermek yine üniversitenin amaçları arasındadır. Orta Asya Bozkurtlarından yarı göçebe millet olarak başlayan hayatımız İslam’ı kabulümüzden sonra tarih sahnesinde hızlı bir yükselişe geçmiştir. Bizden önce Anadolu’ya hakim olan Bizanslılar, dördüncü asırdan itibaren bu bölgeyi kiliselerle, manastırlarla donatıp Hıristiyanlaştırmışlardır. 1071’de Büyük Selçuklu Sultanı öncülüğünde yeni bir strateji uygulanmış ve fetihle kalınmamış; kurulan vakıflar sayesinde Anadolu coğrafyası çok kısa bir sürede camiler, medreseler, türbeler, kervansaraylar gibi medeniyet unsurlarıyla bezenmiş, Anadolu bir uçtan bir uca bize ait kılınmıştır” dedi. Konuşmasının son kısmında Kastamonu tarihine yer veren Rektör Aydın, “Kastamonu da gelişen bu medeniyette bir köşe taşıdır. Kastamonu Hititler Dönemi’ne kadar dayanan yedi bin yıllık tarihi olan bir vilayettir. Müslüman Türklerin Anadolu’yu fethetmek için Kastamonu’ya geliş tarihi 1071’dir. İlk fetih Süleyman Şah Dönemi’nde Karatekin komutasında 1074’tür. Sırasıyla Danişmentler, Çobanoğulları ve Candaroğulları gibi beyliklerin akıbetine geçmiş, 1461 tarihinde de herhangi bir savaş olmadan Fatih’e teslim edilmiştir. Çobanoğulları’ndan günümüze; Atabeygazi, İmamlı Külliyesi gibi çok önemli eserler kalmıştır. Candaroğulları’ndan; İsmailbey Külliyesi, Mahmutbey Cami gibi birçok eser kalmış ve bugün bu eserler hala ayaktadır” şeklinde konuştu. Kastamonu Üniversitesi’nin yaptığı bu tip çalışmalardan dolayı memnuniyet duyduğunu belirten Vali Erdoğan Bektaş da, şunları kaydetti: “Üniversitemizde, çok önem verdiğimiz sosyal faaliyetlerin birinin daha açılışında bir aradayız. Üniversitemizde uluslar arası bir sempozyum düzenleniyor. Sempozyum kitapçığını incelediğimde ne çok çalışmamız gereken konu var; ne çok ihmal ettiğimiz, üzerinde durmadığımız konu var diye düşünmeden edemedim. Üniversitemiz, rektörlüğümüz, hocalarımız bu işlerin hakkını veriyorlar. Anadolu’nun, bizim milletimizin vatanı olma süreci zannediyorum bu sempozyumda ortaya çıkacak. Bizim bir geçmişimiz var. Bir tarihten geliyoruz, bir şeyi temsil ediyoruz. Bir yerlerden geldik ve bu toprakları yurt, vatan edindik. Bunu başardık. Belki tarihin belli dönemlerinde geri çekildik ama netice itibariyle Anadolu coğrafyasında tutunmayı, burayı milletimizin vatanı haline getirmeyi başardık. Ama bunu nasıl başardığımızı çok fazla bilmeyiz, irdelemeyiz. Bir kısım şehir efsaneleri ile bir kısım basmakalıp, gelip geçer sözlerle geçiştiririz. Elbette bunların içinin araştırılması üniversitemize ve çok değerli hocalarımıza düşüyor. Üniversitenin bu konuda gereğini yaptığını düşünüyorum” Türkiye’den önce Anadolu coğrafyasına hakim olan Türk Devletleri’ni sıralayan Vali Bektaş, “Bu devletleri öğrenmek ve gelecek nesillere aktarmak durumundayız. Geçmişten gelen birikimden dersler çıkartmalıyız ve geleceğimize o anlayışla bakmayı başarmalıyız. Günümüzde karşılaştığımız sorunların köklerinin geçmişe dayandığını ve bundan bağımsız olmadığını ve geleceğimizin belirlenmesinde de bunların belirleyici rol oynayacağını biliyoruz. Onun için geçmişten ders almamız ve ona göre adımlarımızı atmamız lazım. Üniversitemizin bu çabasının, bu gayretinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Emeği geçenlere, emeği geçecek olanlara, yurt içinden yurt dışından gelmiş olan hocalarımıza hoş geldiniz diyorum, teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından sempozyuma katılan konuşmacılar tarafından “İlhanlılar Yönetiminde Anadolu”, “Saltukname’nin XIII. Yüzyıl ve Kastamonu ile ilgili bilgilerinin tahlili ve değerlendirilmesi”, “İbn Haldun perspektifinde Alparslan devrinin Selçuklu tarihindeki yeri ve manası: Asabiye, Galabe, Mülk” ve “Selçuklu Dönemi Edebiyatına genel bir bakış” konuları konuşuldu. 2 gün sürecek olan sempozyum, Selçuklu, Alparslan ve Malazgirt salonlarında eş zamanlı olarak devam edecek. Sempozyumda toplam 84 bilim insanı bildiri sunacak. Ayrıca Kastamonu’da düzenlenen sempozyuma Vali Erdoğan Bektaş, Kastamonu Jandarma Bölge ve Garnizon Komutanı Tuğgeneral Ali Çardakçı, Belediye Başkanı Tahsin Babaş, Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Seyit Aydın ile çok sayıda yurt dışından davetliler katıldı.

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Karadeniz Ereğli’de ilk çilek hasadı yapıldı

Ekonomi Yayın: 26.04.2024 12:24
İhlas Haber Ajansı
Karadeniz Ereğli’de ilk çilek hasadı yapıldı

Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde ilk çilek hasadı yapıldı. Tarladan pazara inen çileğin üretiminin az olması nedeniyle kilogramı 150 TL’den satılmaya başladı.

Kdz. Ereğli ilçesinde demir-çelik fabrikasından emekli olan İsmet Koç eşi Ayşe Koç ile tarlasında bu yılın ilk çilek hasadını yaptı. Geçtiğimiz yıl aşırı yağışlar nedeniyle az üretilen çileğin bu yıl da kuraklık nedeniyle veriminin düşük olduğunu anlatan İsmet Koç, Osmanlı Çileğinin de çok azaldığını söyledi. Koç, “2024 çilek sezonu Kdz. Ereğlimize hayırlı olsun. Bu gün ilk hasadımızı topladık gördüğünüz gibi. Burası Kışla Mahallesi İnallı Sokak. Bu çilek Osmanlı Çileğinin kardeşi alo çileği. Allah nasip ederse 15-20 gün içinde de Osmanlı Çileği çıkar. Geçtiğimiz sene havalar hep yağmurlu gitti, böcekler yedi. Bu senede havalar kurak gidiyor. Hava yağarsa çilek bollaşır” dedi.

“Bir baba çalışıp 5 kişi yiyorsa olmaz”

Kendilerinin maddi olarak hiçbir ihtiyaçları olmadığı halde üretmeye devam ettiklerini ve insanlara örnek olmaya çalıştıklarını belirten Koç, “Benim maddi olarak bir şeye ihtiyacım yok. Kendim demir-çelik fabrikalarından emekliyim. İnsanları teşvik etmek için üretim yapıyoruz. Şu anda biber, patlıcan, domates dikme zamanı. İnsanlar diksin ki herkes kazansın. Devlet nereye kadar verecek. Bir baba çalışıp 5 kişi yiyorsa olmaz. Sonra çıkıp ‘o pahalı, bu pahalı’ diye bağırıyoruz. Köyde kokuyor diye ineğe bakmazsın, elinde burada köpek gezdiriyorsun. Bu nasıl olacak? Tarlanız yoksa evde mantı yapın, makarna kesin, el işi yapın” dedi.

“Asıl terapi tarlada çalışıp, üretmek”

İsmet Koç’un eşi Ayşe Koç da 15 yaşından beri üretim yaptığını belirtti. Ayşe Koç, üreterek elde ettiği gelirlerle iki çocuğunu da üniversitede okutup iş ve meslek sahibi olmalarını sağladığını söyledi. Koç konuşmasında şu sözlere yer verdi:

“Ben bunu ihtiyacım olduğu için yapmıyorum. Eşim emekli, evim var, kira vermiyorum. Çocuklarımın ikisi de evli ve çalışıyorlar. Bu ürettiklerim sayesinde iki çocuğumu da okuttum, mühendis oldular, kendi işlerini ellerine aldılar. Evde akşama kadar televizyona bakıp bir şey öğrenmiyorum. Akşama kadar ‘O onu demiş, bu bunu demiş.’ Aslında bu bana bir terapi gibi geliyor. Geçenlerde bir düğüne gittim, ara verildi; 7’den 70’e herkesin elinde telefon. Kimse bir biriyle konuşmuyor, telefona bakıyorlar. Asıl terapi gerçekten bu. Ben bu çileği her sene ekiyorum. Gençler bunu her sene ekmez. Çünkü yağmur yağmadığında bu her sene kuruyor. Kuruduğu için Ekim aylarında biz bunu tekrar ekiyoruz. Kdz. Ereğli’de benim çocukluğumdan bu yana yetişen tek çilek Osmanlı Çileğiydi. Sonradan sepetler çabuk doluyor diye alo çileği ortaya çıktı. Osmanlı Çileği üretmeyi çok istiyorum. Fidesi kaç TL’de olsa alacağım ama kimse vermiyor yada bulamıyorum.”