Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

İki Kadın İki Farklı Hayat Hikayesi

Gündem Yayın: 07.03.2016 08:24
Yazar:
İki Kadın İki Farklı Hayat Hikayesi

8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşırken Karabük’te iki kadının hayat hikayesi, zorlukların üstesinden nasıl gelindiğinin örneğini sergiliyor. 25 Yıl önce ölen eşinin işlerinin başına geçen Fatma Yılmaz, eşine ait oto boya ve yedek parça işini büyüttü. Ortopedik Bedensel Engeline aldırmadan Koruyucu Aile olan Yeter Kara ise, 3 yıl önce hayatına giren Ayşe Naz’ı gerçek bir Anne gibi şefkatle kucakladı
8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşırken Karabük’te iki kadının hayat hikayesi, zorlukların üstesinden nasıl gelindiğinin örneğini sergiliyor.
1991 yılında eşini trafik kazasında kaybeden Fatma Yılmaz, eşinin sanayideki işlerinin başına geçerek 25 yıldır sanayinin Fatma ablası olarak hayatını sürdürürken, KARDEMİR’de iş güvenliği uzmanı olarak çalışan ortopedik bedensel engelli Yeter Kara ise annesinin vefatının ardından koruyucu aile olarak evlatlık aldığı Ayşe Naz ile birlikte hayatına yeni bir anlam kattı. 25 yıl önce eşini trafik kazasında kaybeden Fatma Yılmaz, sanayide eşine ait otoboya ve yedek parça işinin devam ettirebilmesi için işin başına geçti. O yıllarda bu alanda Türkiye’de iş yapan tek kadın olarak eşinin işini yürütmeye çalışan Fatma Yılmaz, hem işini hem de 2 çocuğunu büyütmeyi başardı.
SANAYİNİN FATMA ABLASI
Sanayinin ‘Fatma ablası’ olarak anılan Fatma Yılmaz, “1991 yılında geldiğimde sanayide çalışmak çok zordu. Bu zorluğu aştık. İşimizi de büyüttük, çocuklarımızı da büyüttük o zorluklara rağmen. Şuan daha rahat ve sanayinin bir Fatma ablası olduk. 25 yıl önce insanlar bu durumu çok garipsiyordu. Müşteriye buyurun dediğimde genelde erkekler geldiğinden elemanlarımı çağırıyorlardı. Benden istemiyorlardı. Mutlaka 25 yılda çok zorluklar yaşadık ama severek yaptım bu işi. Eşim öldükten sonra mecburdum, iki tane çocuğum vardı. Ailem çok destekledi ve hiçbir korkum olmadı. İş yaptığım, çalıştığım firmalar hep arkamda oldular ve başarırsın diyerek bugünlere getirdi. Eşim öldüğünde çocuklarım küçüktü. Ev hanımıydım ve ticaretle hiç ilgim yoktu. Ama başardım. Türkiye’de o dönemde benim bildiğim bu alanda iş yapan tek bayandım. Bir bayanın kafasına koyduktan sonra başarmayacağı iş yok. Yeter ki istesin. Herkes başarabilir” dedi.
ORTOPEDİK ENGELLİ VE BEKAR OLMASI KORUYUCU AİLE OLMASINA ENGEL OLMADI
KARDEMİR A.Ş’de iş güvenliği uzmanı olarak çalışan ortopedik engelli Yeter Kara ise, annesi hayatta iken yuvadan çocuk almak istese de annesinin buna karşı çıktığını belirtti. Annesini kaybettikten sonra kuruma yeniden başvurduğunu ve 1 yıl sabırla bekledikten sonra tüm umutlarının tükendiği anda çalan bir telefonla annesinin ölümünden sonra yaşadığı boşluğu dolduracak mutlu haberi aldığını anlatan Kara, 3 yıl önce hayatına giren Ayşe Naz’ı gerçek bir anne gibi şefkatle kucakladı. Yeter Kara, müdürlükten aldığı izinle hafta sonları Ayşe Naz’ın babası ve kardeşleri ile vakit geçirmesini sağlıyor.
“AYŞE NAZ HAYATINDAKİ BOŞLUĞU DOLDURDU”
Uzun yıllardır hep yuvadan bir çocuk alıp onu büyütmek istediğini ancak buna annesinin karşı çıktığını anlatan Yeter Kara, “Annem vefat edince bir boşluğa düştüm ve tam zamanı diyerek Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne ‘koruyucu aile’ için başvurdum. Bekarım ve evlensem de bu kararım hep vardı. Başvuru yaptıktan sonra tam bir yıl bekledim ve artık ümitlerim tükenmek üzereyken geldi Ayşe Naz. İlk almaya gittiğimde ağlamaktan sevemedim. Sanki benim doğum gibiydi. Çok güzle bir duygu. Hiç pişman değilim ama keşke daha önce alsaydım diye bir pişmanlığım oldu. O zaman da belki Ayşe Naz olmazdı. Yüzde yüz hayatınız değişiyor ve buna da değiyor. 6 aylık iken aldım ve annesi olarak beni biliyor. Çok bağlıyız birbirimize. Babası ve kardeşi yaşıyor ve bende Ayşe Naz’ı onlarla görüştürmeye karar verdim. Sosyal Hizmetlerden izin alarak hafta sonları onlarla beraber gezmeye gidiyor. İlk defa geçen gün babasının niye eve gelmediğini sorguladı ve başka yerde mi kalıyorsun diye sordu. Çok hareketli ve çok zeki bir çocuk maşallah. Şuan 3 yaşına giriyor ve hayatıma renk kattı. Hem engelli hem de çalışan biri olmama rağmen bana hiç zorluğu yok. Her türlü açığı kapatıyorum. Bir yıl bekledim ama bana o süre o kadar çok uzun geldi ki. Çocuğunun olmamasına gerek yok koruyucu aile olmamak için. Her aile bir çocuğu oradan kurtarsa, o kurumlarda ne acı çeken ne de özlem çeken çocuk olur” dedi.
Yeter Kara, bir başka çocuk daha almayı düşündüğü ancak Ayşe Naz’ın çok kıskanç olduğunu söyleyerek, “Biraz büyüsün belki o zaman yeniden alırız. Belki evlenme hayalim var. Kendi çocuğum da olur. Ayşe Naz’ı evlenmediğim için almadım. Yıllardır istiyordum” diye konuştu.

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Drakula’nın hapishanesi Tokat Kalesi’nde 15 yıldır restorasyon sürüyor

Kültür Sanat Yayın: 02.05.2024 00:36
İhlas Haber Ajansı

Tokat Kalesi, film ve romanlara konu olan Drakula olarak bilinen Romanya Prensi ve Eflak Voyvodası’nın 15’inci yüzyılda 4 yıl boyunca esir tutulduğu iddialarıyla tarihi ve eşsiz bir yapı olarak öne çıkıyor. 2009 yılında başlanan restorasyon çalışmaları nedeniyle kale kapılarına zincir vurulduğunu söyleyen tarih araştırmacısı Aybike Gamze Gazioğlu, “Drakula’nın esir tutulduğu kale Tokat’tadır. Fatih’in elinde Drakula’nın kellesinin bulunduğu heykel ile restorasyonun
tamamlanarak bu kalenin yeniden açılmasını bekliyoruz” dedi.
Drakula olarak bilinen ve film ile romanlara konu olan Romanya Prensi ve Eflak Voyvodası 3’üncü Vlad Dracul’un 15’inci yüzyılda 4 yıl boyunca esir tutulduğu iddialarıyla tarihi ve eşsiz bir yapı olarak öne çıkan Tokat Kalesi’nde, 2009 yılında başlanan restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyaretçilerine kapılarını kapattı. Aradan geçen 15 yıla rağmen restorasyon çalışmalarında bir ilerleme olmayınca tarihi kale açılacağı günü bekliyor.
“Drakula’nın esir tutulduğu yer Tokat Kalesi’dir”
Eflak Voyvodası Vlad Tepeş’in Tokat Kalesi’nde esir tutulduğunu ve Drakula efsanesinin kaynağının buradan geldiğini vurgulayan tarih araştırmacısı Aybike Gamze Gazioğlu, “Eflak vilayetinin beyinin oğlu Vilad Tepeş’in bulunduğu Tokat Kalesi’ndeyiz. Namı değer Kazıklı Voyvodadır. Biliyorsunuz Fatih Sultan Mehmet Han ile aynı sarayda büyümüştür. Ve ihanet sonucunda bu zindanlarda tutulmuştur. Bu zindanların altında geçitler mevcuttur. Fatih Sultan Mehmet Han o dönemde Kazıklı Voyvoda Vilad Tepeş’i buraya getirdiğinde şehri doğrudan götürmüyor. Buradaki mağara ve geçitleri kullanarak şehrin içinde gezdiği de söyleniyor. Yurt içi ve yurt dışında insanlar Tepeş ile alakalı Romanya’da doğdu büyüdü ve oraları mekânı olarak göstermeye çalışıyorlar. Vilad Drakula’nın esir tutulduğu kale Tokat’tadır. Bu adam vampir film, hikâye ve romanlarına esin kaynağı olmuştur. Bu esin kaynağının sebebi de o dönemde yaşayan Türk atalarını kazığa germiştir ve kanlarını içmiştir. Bu durum neticesinde de Fatih Sultan Mehmet Han onun kellesini alarak İstanbul’da gezdirmiştir. Bizim dileğimiz de buraya bir heykel yapılmasıdır. Fakat bu heykelin de Fatih’in heykeli olması yönündedir. Fatih’in elinde Tepeş’in kellesinin bulunduğu bir heykel olabilir. Böyle bir heykel ile Tokat kalesi turizme açılabilir. Tokat Kalesinde 8 yıldır süren restorasyon çalışmasından ötürü kaleye bir türlü gelemiyoruz. Geldiğimiz neticede kapıları da görüyorsunuz zincirli buluyoruz. Restorasyonun bir an önce başlayarak başlayıp bitmesi için mücadele ediyoruz. Biz Türk halkı olarak Tokat Kalesinde bir heykel yapılmasını talep ediyoruz. Buradan Vakıflar Genel Müdürlüğü, Turizm Bakanlığı ve bu alanda görevli olan mercilere sesleniyorum. Bizim tarihimiz Fatih’tir, Osmanlı’dır. Biz bu tarihimizin yaşatılmasını istiyoruz. Kont Drakula Tokat Kalesi’nde esir tutulmuştur. Biz de Fatih’in heykelinin yapılmasını istiyoruz. Heykel de istediğimiz özellikler de şunlardır. Heykelde Fatih Sultan Mehmet Han’ın elinde Drakula’nın başının bulunduğu şekliyle bir heykel talep ediyoruz. Biz tarihimize sahip çıkıyoruz ve biz tarihimizle güçlü bir milletiz ve güçlü olmaya da devam edeceğiz” dedi.
Gazioğlu, Tokat Kalesi’nin dünya çapında bir özelliği olduğunu belirterek, Drakula’nın burada esir tutulduğunun ve atalarına verdiği zararın bedelinin ödenmesi gerektiğini vurguluyor. Restorasyonun bir an önce tamamlanmasını isteyen vatandaşlar, bu tarihi yapıya dünya genelinde daha fazla dikkat çekilmesi için heykel talebinde bulunuyor.