Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

DOĞU AKDENİZDE SULAR ISINIYOR!

Köşe Yazıları Yayın: 09.07.2018 08:18

Güney Rum Kesimi; Doğu Akdeniz’de uluslararası sulardaki enerji yataklarını tek taraflı kullanmaya yönelik hak hukuk tanımayan yeni hamleler yapmaktan, hatta sonucu sıcak savaşa gidebilecek oyunlar kurgulamaktan bir türlü vazgeçmiyor!

İşte bunların sonuncusu geçtiğimiz hafta içinde adanın yarı buçuğunu temsil eden Rum lideri Anastasiadis, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile bir araya gelerek 11 yıl önce Fransa ile imzaladıkları askeri işbirliği anlaşmasını bazı maddeler ekleyerek genişletti..!

11 yıl önce İsrail-Lübnan savaşı sırasında Lübnan’da bulunan Fransız vatandaşlarının Beyrut’tan tahliyesi için Rumların askeri üslerini kullanma antlaşması imzalayan Fransa’nın,  aradan geçen bunca zaman sonra bu anlaşmanın genişletilmesini isteyen Rum kesimine hangi menfaatler karşılığında neyi göze alarak evet dediği önümüzdeki aylarda belli olacak?

Genişletilen anlaşmaya göre:

‘’– Rumlar, Fransız ordusuna toprakları içindeki hava ve deniz üslerini sürekli kullanmasını ve doğu Akdeniz’deki enerji sondajlarıyla deniz trafiğinin güvenliğini birlikte sağlayacak,

– Savunma işbirliği anlaşmasına göre Fransa, Rumların Mari deniz üssünün modernleştirilmesi, askeri teçhizat transferi sağlayarak, Rum askerlerinin Fransız askeri okullarında eğitimin almaları konusunda destek verecek,

– Kıbrıs sorunu çözülür ve Türklerle federasyon kurulursa, anlaşma yürürlükte kalacak. Tarafların istemesi halinde yeniden onaylanacak.

 – Anlaşma 10 yılda bir yeniden gözden geçirilecek.’’

  11 yıl önce imzalanıp da bugün sessiz, sedasız böylesine maddelerin eklenerek genişletilen bu iş birliği anlaşmasının iki ana hedefi vardır:

  Birincisi, Rumların Doğu Akdeniz’deki hak hukuk tanımadan yapmış olduğu petrol-doğal gaz arama/çıkarma çalışmaları sırasında görev alan Fransa’nın, bölgede araştırmalar yapan Fransız Total Petrol Şirketinin güvenliğini sağlayarak bu bölgedeki büyük enerji yataklarından pay alması,

  İkincisi, AB üyesi iki ülkenin bu iş birlikteliği ile Türkiye’nin bölgesel haklarını korumak adına olası bir askeri müdahalesine karşı askeri iş birlikteliği sağlamasıdır.

Zaten Fransa ile mevcut askeri anlaşmanın genişletilmesi kararının hemen ardından Rum lider Paris’e giderek Doğu Akdeniz’de iki parsel kiralayan Total Petrol şirketinin CEO’su ile görüşmüş, Fransız iş adamı, yılsonuna doğru kiralamış oldukları parsellerde petrol arama çalışmalarını hızlandıracaklarını ifade etmiştir. Bu vesileyle Total’in CEO’su Rumlardan yeni parseller kiralayabileceklerini de ifade etmiştir!

Rumlar Doğu Akdeniz’i 13 parsele ayırmış, bunlardan 8 tanesini uluslararası petrol şirketlerine kiralamıştır.

Geçtiğimiz yıl bunlardan 5’ini kiralayarak Akdeniz’de arama çalışmalarına başlamak isteyen İtalyan ENİ Petrol şirketi, Türk Donanmasının engellemesi ile bölgeden ayrılmak zorunda kalmıştı.

   Rum kesimi lideri, bu Bizans oyunlarını sessiz sedasız gerçekleştirirken; ne Türkiye’den, ne de KKTC’den herhangi bir açıklama, ya da tepki duyulmamıştır!

Fransa’nın Kıbrıs’taki mevcudiyeti giderek güçlenirken; adada İngiltere, İsrail ve ABD’nin varlığını da göz ardı etmemek gerekir.

On iki bin kilometre öteden adada söz sahibi olan ABD,  Annan Planı sonrasında Kıbrıs’a iyice müdahil olan AB, İsrail’le de benzer iş birlikteliği bulunan Rum kesimi, bu ülkelerle boşuna anlaşma yapmamaktadır!

İşte tam bu noktada;

Türkiye ve KKTC;

Ekonomik iş birlikteliği, Doğu Akdeniz’deki enerji yataklarının araştırılması ve kullanımı çerçevesinde, Orta Doğu’da müttefiklerimiz olarak nitelendirilen Suudi Arabistan’la, Katar’la benzer anlaşmalar yaparak;

KKTC’deki limanların kullanımını bu ülkelere açsa,  Doğu Akdeniz’deki o parsellerde petrol-doğal gaz arama izni veren anlaşmalar yapsa;  ne olur?

Kaldı ki, Katarla Rum kesimi arasında böyle bir anlaşma zaten var!

Aslında böylesine önemli bir anlaşmaya hiçbir Orta Doğu ülkesi evet demek bir yana, dönüp de bakamaz bile!

Çünkü bölgenin patronu Amerika’nın, bu ülkelerin böylesine tercihleri olduğunda; ne yapacağını iyi bilirler…

Sözün özü şudur;

Bu yılsonuna doğru Doğu Akdeniz’de sular çok ısınacaktır! Çünkü Rumlar enerji yataklarını kullanabilmek adına her şeyi yapmakta kararlıdırlar!

Ülkemizin Doğu Akdeniz’deki uluslararası sularda mevcut haklarını korumak adına önümüzdeki dönemde bu arama bölgelerinde şanlı donanmamıza yine iş düşecektir.

Ancak bu defa genişleyen bu anlaşma şartlarına göre Total Petrol şirketinin arama çalışmalarında güvenliği sağlamak adına Fransız donanması da bulunacak, Türk-Fransız savaş gemileri karşı karşıya gelebilecektir!

Her iki ülkenin NATO’ya üye oluşu bir tarafa, taraflardan birisinin olası tehlikeli bir hareketi sonrasında bölgede meydana gelebilecek vahim tablonun ne olacağını şimdiden kestirmek oldukça zordur.

Ancak Kıbrıs’ta tarafları ilgilendiren böylesine önemli anlaşmalar imzalandığında, adayla ilgisi bulunmayan ülkelerin savaş gemileri, hatta uçakları buradaki üslerde hak sahibi olduğunda ses çıkarmak, konuya müdahil olmak öncelikle ülkemizin Kıbrıs’taki hak ve hukukunu korumak adına önemlidir.

   Türkiye adadan vaz mı geçmiştir?  Tabii ki hayır…

    Ama adanın yarı buçuğunu temsil eden Güney Rum Kesimi, adanın sahibiymiş gibi istediği ülkeye adada üs tahsis etmekte, askeri anlaşmalar yapmakta, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin de, Kıbrıs Türk’ünün de hakkı olan enerji yataklarını parsel, parsel uluslararası petrol devlerine kiraya vermekten hiç çekinmezken; ne ülkemizden, ne de KKTC’den hiçbir ses çıkmamaktadır!

Şu önemli konunun altını bir kez daha çizmekte fayda vardır; Rumlar bir tek şey hariç; adada elde edebilecekleri her şeyi elde etmişlerdir!

  Elde edemedikleri şey; Türk askerinin adadan gitmesi, Kıbrıs Türk’ünün adada azınlık hakkını kabul etmesidir!  Müzakere masasına oturuyorlarsa eğer bunun için oturmaktadırlar.

Uluslararası sulara açılan tek kapımız olan Kıbrıs adasını kaybetmek istemiyorsak eğer?

Türkiye’nin ve KKTC’nin, adadaki yasal kazanımlarımızı korumaktan başka bir tercihi olmamalıdır.

 

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

09 Temmuz 2018

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Drakula’nın hapishanesi Tokat Kalesi’nde 15 yıldır restorasyon sürüyor

Kültür Sanat Yayın: 02.05.2024 00:36
İhlas Haber Ajansı

Tokat Kalesi, film ve romanlara konu olan Drakula olarak bilinen Romanya Prensi ve Eflak Voyvodası’nın 15’inci yüzyılda 4 yıl boyunca esir tutulduğu iddialarıyla tarihi ve eşsiz bir yapı olarak öne çıkıyor. 2009 yılında başlanan restorasyon çalışmaları nedeniyle kale kapılarına zincir vurulduğunu söyleyen tarih araştırmacısı Aybike Gamze Gazioğlu, “Drakula’nın esir tutulduğu kale Tokat’tadır. Fatih’in elinde Drakula’nın kellesinin bulunduğu heykel ile restorasyonun
tamamlanarak bu kalenin yeniden açılmasını bekliyoruz” dedi.
Drakula olarak bilinen ve film ile romanlara konu olan Romanya Prensi ve Eflak Voyvodası 3’üncü Vlad Dracul’un 15’inci yüzyılda 4 yıl boyunca esir tutulduğu iddialarıyla tarihi ve eşsiz bir yapı olarak öne çıkan Tokat Kalesi’nde, 2009 yılında başlanan restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyaretçilerine kapılarını kapattı. Aradan geçen 15 yıla rağmen restorasyon çalışmalarında bir ilerleme olmayınca tarihi kale açılacağı günü bekliyor.
“Drakula’nın esir tutulduğu yer Tokat Kalesi’dir”
Eflak Voyvodası Vlad Tepeş’in Tokat Kalesi’nde esir tutulduğunu ve Drakula efsanesinin kaynağının buradan geldiğini vurgulayan tarih araştırmacısı Aybike Gamze Gazioğlu, “Eflak vilayetinin beyinin oğlu Vilad Tepeş’in bulunduğu Tokat Kalesi’ndeyiz. Namı değer Kazıklı Voyvodadır. Biliyorsunuz Fatih Sultan Mehmet Han ile aynı sarayda büyümüştür. Ve ihanet sonucunda bu zindanlarda tutulmuştur. Bu zindanların altında geçitler mevcuttur. Fatih Sultan Mehmet Han o dönemde Kazıklı Voyvoda Vilad Tepeş’i buraya getirdiğinde şehri doğrudan götürmüyor. Buradaki mağara ve geçitleri kullanarak şehrin içinde gezdiği de söyleniyor. Yurt içi ve yurt dışında insanlar Tepeş ile alakalı Romanya’da doğdu büyüdü ve oraları mekânı olarak göstermeye çalışıyorlar. Vilad Drakula’nın esir tutulduğu kale Tokat’tadır. Bu adam vampir film, hikâye ve romanlarına esin kaynağı olmuştur. Bu esin kaynağının sebebi de o dönemde yaşayan Türk atalarını kazığa germiştir ve kanlarını içmiştir. Bu durum neticesinde de Fatih Sultan Mehmet Han onun kellesini alarak İstanbul’da gezdirmiştir. Bizim dileğimiz de buraya bir heykel yapılmasıdır. Fakat bu heykelin de Fatih’in heykeli olması yönündedir. Fatih’in elinde Tepeş’in kellesinin bulunduğu bir heykel olabilir. Böyle bir heykel ile Tokat kalesi turizme açılabilir. Tokat Kalesinde 8 yıldır süren restorasyon çalışmasından ötürü kaleye bir türlü gelemiyoruz. Geldiğimiz neticede kapıları da görüyorsunuz zincirli buluyoruz. Restorasyonun bir an önce başlayarak başlayıp bitmesi için mücadele ediyoruz. Biz Türk halkı olarak Tokat Kalesinde bir heykel yapılmasını talep ediyoruz. Buradan Vakıflar Genel Müdürlüğü, Turizm Bakanlığı ve bu alanda görevli olan mercilere sesleniyorum. Bizim tarihimiz Fatih’tir, Osmanlı’dır. Biz bu tarihimizin yaşatılmasını istiyoruz. Kont Drakula Tokat Kalesi’nde esir tutulmuştur. Biz de Fatih’in heykelinin yapılmasını istiyoruz. Heykel de istediğimiz özellikler de şunlardır. Heykelde Fatih Sultan Mehmet Han’ın elinde Drakula’nın başının bulunduğu şekliyle bir heykel talep ediyoruz. Biz tarihimize sahip çıkıyoruz ve biz tarihimizle güçlü bir milletiz ve güçlü olmaya da devam edeceğiz” dedi.
Gazioğlu, Tokat Kalesi’nin dünya çapında bir özelliği olduğunu belirterek, Drakula’nın burada esir tutulduğunun ve atalarına verdiği zararın bedelinin ödenmesi gerektiğini vurguluyor. Restorasyonun bir an önce tamamlanmasını isteyen vatandaşlar, bu tarihi yapıya dünya genelinde daha fazla dikkat çekilmesi için heykel talebinde bulunuyor.