Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

YA KIBRIS’IN KUZEYİ TÜRK’ÜN OLMASAYDI?

Köşe Yazıları Yayın: 18.08.2020 11:59

Bir düşünün bakalım!

Bundan tam 46 yıl önce Türk askeri adaya gelmemiş, Kıbrıs’ın kuzeyi Türk’ün olmasaydı? Rum’un insafına terk edilmiş Kıbrıs’ta neler olacak, o günlerin izleri bugünlere nasıl yansıyacaktı?

Atalarımızdan emanettir dediğimiz, on binlerce şehidimizin ayak izlerini taşıyan bu stratejik adanın Rumların elinde olduğunu düşünebiliyor musunuz?

Böylesi bir durumda Türkiye’nin değil Doğu Akdeniz’e açılması, güney sahillerinin dışında dahi çıkması mümkün olamazdı!

Adada 1963-1974 arası yaşanan o acılı yılların ne demek olduğunu bilen, o yılların her türlü acısını, mahrumiyetini tadan insanlarımızın sayısı giderek azalıyor.

1571’de adayı fetheden atalarımızdan bugüne kaç nesil geldi, geçti. Ama hala Kıbrıs adası çözüm bekler durumda ne yazık ki!

Ne yazık ki diyorum. Çünkü 1974’te Rumların topluca katletmek üzere olduğu Kıbrıs Türkünün yardımına koşan Türk askerinin adaya çıkmasıyla birlikte aslında adada çözüm sağlanmıştı. Bu çözüm hem de en adilane olanıydı.

Neredeyse 60 yıl olmuş hala bir başka çözüm olacak diye bekleniyorsa eğer! Bu hayalden öteye bir şey değildir. Ya da çözüm adına adada bir başka senaryonun hayata geçirilmesi istenmektedir!

Şimdi ada tarihine damgasını vuran her şey bir yana, tarih sayfalarını geriye doğru tarayalım ve 20 Temmuz 1974 öncesine bakalım:

‘’Şiddetli çatışmalar tüm adayı sarmış, adada kalan 60 bin civarındaki Kıbrıs Türk’ü çaresizlik içinde anavatanı Türkiye’den gelecek yardımı beklemektedir. Artık günler değil saatler dahi çok önemlidir. Çünkü hayat onlar için kum saatine dönüşmüş, düşen her kum tanesi geride kalan ömrün ne kadar olduğunu göstermektedir…’’ (Bkz. Unutanlar, Unutturulanlar, Ya da Hatırlayamadıklarımız- 2004 Atilla Çilingir)

Şimdi bu noktada duralım ve elimizi vicdanımıza koyup düşünelim!

Adada böylesi bir durum yaşanırken; ya Türk Askeri adaya gelmemiş, Rum’un insafına kalan Kıbrıs Türk’ünü topyekûn imha edilmekten kurtarmamış olsaydı bugün Kıbrıs’ta durum nasıl olacaktı?

Acaba bugünleri görebilecek kaç Kıbrıs Türk’ü adada kalacaktı?

Bu gün adanın kuzeyini süsleyen ay yıldızlı milli ve devlet bayraklarımız gönderlerde olabilecek miydi?

1983 yılından bu yana sadece Türkiye tanımış olsa dahi Kıbrıs Türk’üne anasının ak sütü gibi helal olan KKTC devleti adanın kuzeyinde var olacak mıydı?

Kıbrıs Türk’ü kendi devletinde özgürce yaşamanın hazzını tadabilecek miydi?

Diğer bir soru da Türkiye Doğu Akdeniz’de böylesine etkili hareket edebilecek miydi?

Geçtiğimiz yazdan beri gerek Kıbrıs adasının çevresinde, gerekse Doğu Akdeniz’de sular giderek ısınmakta, bu bölgede tespit edilen zengin enerji yataklarının işletilmesi için dünyanın pek çok devleti Rumlarla iş birlikteliği yapmaktadır.

Çok doğaldır ki, Türkiye ve KKTC devletleri de bu bölgede mevcut uluslararası hak ve hukukları çerçevesinde burada mevcut enerji yataklarının tespiti, işletilmesi yönünde yapmış oldukları anlaşmalar çerçevesinde sondaj faaliyetlerini sürdürmektedirler.

Ancak on binlerce kilometre öteden gelip de sanki haklarıymış gibi bu bölgenin enerji kaynaklarından pay almanın peşinde olan devletler, Türkiye ve KKTC’nin bu faaliyetlerine başladığı günden beri karşı çıkmaktadırlar.

İşte bu noktada bir kez daha düşünelim!

Enerji yatakları böylesine zengin bu bölgede, neredeyse dünya devlerinin tamamı Rumlarla kol kola bir şekilde pay kapmanın peşinde koşarken; Ya Türk askeri Kıbrıs’a gelmemiş, 37 yıl önce KKTC devleti de kurulmamış olsaydı! Türkiye ve KKTC, bu bölgede aynı faaliyetleri yapabilecek miydi?

Bir başka önemli soru?

Türlü Bizans oyunlarıyla, yapmış olduğu içi tuzak dolu ittifaklarla Ege’de başlayıp, Doğu Akdeniz’e doğru yayılan Yunanistan’ın adeta Türkiye’yi kuşatmaya çalıştığı bu hamlelerine Kıbrıs adasının kuzeyi Türk’ün elinde olmasaydı nasıl cevap verilecekti?

Yıllar çok çabuk geçiyor! Kıbrıs’ta yaşanan onca olay çok çabuk unutuldu!

Ama tarihin unutmaz hafızası günü geldiğinde yaşanan onca gerçeği bir tokat gibi unutanların yüzüne çarpıveriyor!

     Bir zamanlar; ‘’Rumlardan daima bir adım önde olacağız’’,  ‘’Egemenlik uğruna ölünecek leyla değildir’’, ‘’Git sen kendi ülkende konuş’’, ‘’Adada tek devlet, tek egemenlik, tek millet den başka çözüm olmaz’’, ‘’Birleşik Kıbrıs ada için en iyi çözüm şeklidir’’, ‘’Adada Kıbrıslılar yaşıyor’’, ‘’Kurtar Bizi Annan’’, ‘’Barra Denktaş’’, ‘’AB’ye Yes Be Annem’’, ‘’Biz hep yavru olarak mı kalacağız?  Burası bağımsız bir devlettir‘’, ‘’Türk ordusu işgalcidir!’’…

Tırnak içine aldığım bu tür söylemlerle, adada çözüm olacağını sananlara günümüzün ada gerçekleri en doğru yanıtı vermiştir.

Kıbrıs Rum tarafının adada çözüm diye bir derdi yoktur!

Ada Rumlarının yegâne derdi Kıbrıs adasının tüm yönetimini ele geçirmektir.

Günümüz Kıbrıs’ı ve Doğu Akdeniz’de Rumların bölge devletleri ve diğer devletlerle yapmış oldukları enerji odaklı anlaşmalara, Güney Kıbrıs’tan adanın kuzeyinde kalan Rum yerleşim merkezlerine Rum ailelerin göç etmelerini özendiren maddi yardımlara, KKTC’nin Maraş bölgesinde yapmış olduğu yeni açılıma mani olmak adına Rum tarafının yapmış oldukları yaygaraya bakıldığında:

Bu gelişmelerin tamamı Rumların adada tek söz sahibi benim, benim dediğim olur, demelerinden başka bir şey değildir…

Ama tarihe kazınan gerçekler hiç de öyle değildir!

Bir de adanın kuzeyindeki gerçek vardır. Bu gerçek tarih sayfalarına bundan 46 yıl önce Büyük Türk Milletinin birlikteliği, o dönemdeki Türkiye Hükümetinin kararlılığı, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin adaya çıkışı, Kıbrıs Türk’ünün milli mücadele direnişi ve nice kahramanlıklarla yazılmıştır.

Şimdi bir kez daha sormak gerek!

  Ya Kıbrıs’ın Kuzeyi Türk’ün olmasaydı?

 Türkiye, Doğu Akdeniz’de bu kadar etkili ve güçlü olacak mıydı?

 

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İBAN’a para gönderirken dikkat! Borçlu çıkabilirsiniz

Ekonomi Yayın: 24.04.2024 04:12
İhlas Haber Ajansı
İBAN’a para gönderirken dikkat! Borçlu çıkabilirsiniz

Bankaların kredi kartlarındaki komisyonu arttırması nedeniyle işletme ve firma sahipleri İBAN’la ödeme kabul etme yoluna yöneldi. Son dönemde pek çok işyeri kart yerine IBAN ile ödeme kabul etmeye başlarken, Bankacılık ve Finans Hukukunda Uzman Arabulucu Avukat Emin Saygın, vatandaşları bekleyen tehlikeye karşı uyardı.

Bankaların POS cihazında komisyonu arttırması nedeniyle son dönemlerde pek çok işyeri kart yerine IBAN ile ödeme kabul etmeye başladı. İnternet bankacılığının ve sanal ticaretin yaygınlaşması ile beraber vatandaşların da ilgi gösterdiği İBAN ile ödeme yolu ile ilgili uzmanlar uyarılarda bulundu.

IBAN verilerek banka hesabına yönlendirilen vatandaşların açıklama kısmına aldıkları hizmet ve borç ödemesi şeklindeki ifadeler kullanmasını gerektiğini belirten Bankacılık ve Finans Hukukunda Uzman Arabulucu Avukat Emin Saygın, “Son günlerde gündeme gelen İBAN’a para gönderme olayı var. İBAN’a para gönderme olayı ile ilgili olarak insanlar artık mobil bankacılığın gelişmesiyle beraber nakit paraya dokunmaz oldular. Nakit para yerine daha çok İBAN hesabına para gönderme gündeme geliyor. İBAN hesabına hara göndermenin kolaylıkları yanında çeşitli sıkıntılarda meydana geliyor. Bunlardan en büyüğü ise İBAN’a para gönderdiğimiz zaman açıklama yapmamız. İBAN’ın açıklama bölümüne bir açıklama yazmıyorsak ileride bir sorun olarak karşımıza çıkabilir. Normalde Borçlar Kanununun 1002. maddesine göre herhangi bir açıklama yapmadan gönderilen para karşı taraf için borç ödemesi olarak görülür. Eğer bir açıklama yapmıyorsanız bu para karşı tarafa borcunuz vardır ve siz bu borcu ödemek için göndermişsiniz olarak kabul edilir. Bunun önüne geçmek için kesinlikle açıklama yazmamız gerekiyor. Hangi ödemeyi yapacaksak bunu açıklama kısmına yazmamız gerekiyor” dedi.

“Düzenli olarak kira ödüyorsak hangi aya ait olduğu belirtmemiz gerekiyor”

Dekont kısmında geçerli ve açıklayıcı bir yazı yazılması gerektiğinin altını çizen Saygın, “Dekont kısmına hangi ödemeye ilişkin ne yazılacağını yazmanız gerekiyor. Bir mal alışverişi yaptınız ve ona para gönderiyorsunuz. Ona ilişkin olarak bir açıklama yazmanız gerekiyor. Ya da birine borç para gönderdiniz yine açıklama kısmında borç ödemesi ve geri almak üzere borç yazmanız gerekmektedir. Bunları yapmadığınız taktirde karşı tarafın ’Hayır senin bana borcun vardı bu o ödemeye ilişkindir’ diyebilir. Eksik bir kusur da açıklama yapıyoruz ama eksik oluyor. Kira, aidat veya dönemsel olarak ödediğimiz paralarında açıklamasını geçerli ve açıklayıcı olarak yapmamız gerekmektedir. Düzenli olarak kira ödüyorsak hangi aya ait olduğu belirtmemiz gerekiyor. Örneğin Şubat ayı kirası, Mart ayı kirası olarak belirtmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

“İBAN hesaplarına para gönderme olayları piyasada çok arttı”

Maliye Bakanlığı’nın alışverişte İBAN ile ödeme alma yolunu seçen işyerleriyle ilgili bir çalışmasının olduğunu da kaydeden Saygın, “Bunları yapmadığımız zaman cezai müeyyideden ziyade gönderilen borcun neye ilişkin olduğu belli değil. Tekrar ödemek zorunda kalabiliriz. Böyle bir müeyyidesi olabilir. Ancak son zamanlarda Maliye Bakanlığı’nın buna ilişkin olarak bir çalışması var. İBAN hesaplarına para gönderme olayları piyasada çok arttı. Bununda sebeplerinden bir tanesi de banka kredi kartlarından para çektirmek bir komisyon olduğu için firma sahipleri daha fazla komisyon ödememek adına parayı İBAN’a istemekteler. Bu da çeşitli sorunları karşımıza çıkartmaktadır. Bunlardan bir tanesi gönderdiğiniz İBAN yasadışı bir işlem yapıyor olabilir. Bunu bilemeyiz. Ya da parayı gönderdikten sonra o ürün ile ilgili bir sorun ortaya çıkarsa bununla ilgili elimizde herhangi bir belge ve açıklama olmadığı için yine istediğimiz gibi delillendiremeyiz. Herhangi bir ürün veya hizmet alıyorsak bunu kesinlikle belgelendirmemiz ve makbuzlandırmamız lazım. İBAN’A gönderdiğimiz bir belgede açıklama yoksa ne için gönderdiğimiz belli değilse bununla ilgili vergi usul kanunu açısından da usulsüzlük ortaya çıkacaktır” ifadelerini kullandı.