Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

”SOYKIRIM” SİYASETİ..!

Köşe Yazıları Yayın: 20.04.2015 10:30

”Gerçeğin ne olduğuna bakmadan onu değiştirmenin sihirli bir formülü yok. Bir şeyi değiştirmek için önce ne olduğunu görmek gerekiyor…” ( Eduardo Galeano)
1915’ten, 2015’e tam yüzyıl geçmiş aradan! Ülkemize dayatılan ‘sözde Ermeni Soykırımı’ iddiası yine önümüze konuldu! Bu defa da Avrupa Parlamentosu tarafından…
Her Nisan ayı geldiğinde, uluslararası arenada ülkemize bu utanç levhasını yapıştırmak adına adeta bir yarış başlar/başlatılır!
Zira hala Anadolu coğrafyasında bulunmamızı içine sindiremeyen bu ‘Haçlı Zihniyetinin’ temsilcileri, emperyalist güçler, adeta bir ”Soykırım Siyaseti” yaparlar!
Birinci dünya savaşının tüm olumsuzluklarının Anadolu coğrafyasına yansıması sürecinde yaşanan ve insani boyutu büyük acılar barındıran bu olaylar sırasında vaktiyle yaşananların, Ermenilere neden böyle davranıldığının ortaya çıkarılmasının, belgelenmesinin, tarihçilerin görevi olduğu noktasından hareket etmek varken; bu ”Büyük Felaketin” siyasallaştırılması nedendir, neden?
1915’te yaşanan acı olayları, geçtiğimiz hafta Katolik Dünyasının ruhani lideri Papa Francis’in, 1915’te henüz kullanılmayan bir kavram olan ”Soykırım” sözcüğüne hapsetmesi, kavramasal olarak yanlış olduğu gibi, bir din adamına yakışmayan bir eylem olarak da tarihte yerini almıştır.
Uluslararası arenada; ‘Ermeniler katledilmiştir, soykırıma uğramıştır’ kararları alanların, ülkemizde bu ayıbı savunanların; o acılı süreci,”soykırım”sözcüğüne sığdırma gayreti içinde olanların, özellikle geçtiğimiz hafta bu kararı alan Avrupa Parlamentosunda emperyalist gömleği giymiş ve hala Lozan’ın rövanşını alma gayreti peşinde olan ülkelerin temsilcilerinin, şu tarihi gerçeğe de bakması gerekir:
Şimdilerde el kaldırarak, ‘soykırımı tanı’ dayatmasını yapanların ülkeleri; Birinci Dünya Savaşını yaşayan ecdadımızın sınırlarına dayanıp, ülkemizi parçalamaya, neslimizi tarihten silmeye yemin etmişken;
Milletçe bu ”Haçlı Zihniyetinin” temsilcilerine karşı ölüm, kalım mücadelesi verdiğimiz o yıllarda, ordularımız düşmanlarıyla dört bir cephede boğuşurken;
Doğu Anadolu’da, hep birlikte yıllardır kardeşçe yaşadığımız Ermeni kardeşlerimizden kimilerinin düşmanla işbirliği yapıp, çete faaliyetleri içinde hareket ederek, ‘Ermeni Komitalarının’ askerimizi arkadan hançerlemesini; erkekleri cephede savaşırken sivil halkımızı çoluk, çocuk, yaşlı demeden katletmesini anlatan tarihi gerçekleri, arşivlerde mevcut belgelerini unutmak mümkün müdür?
Vatan topraklarını, ırzını, namusunu korumak adına düşmanıyla boğuşan milletimizi yönetenlerin, o süreçte Ruslarla birlik olup, ‘Büyük Ermenistan’ hayali peşinde olanlara karşı vermiş oldukları karar çerçevesinde uygulanan ”büyük göç/tehcir” sırasında evet çok büyük acılar yaşanmıştır.
Ama bu acılar tek taraflı değildir. Türk’ü de, Ermeni’si de, Süryani’si de, Kürdü de kısacası Anadolu’da o süreci yaşayan tüm insanlarımız bu büyük acının ortağıdır.
Aslında bu tablonun tarihsel sürecini analiz ettiğimizde:
” Sözde Ermeni Soykırımı” dayatmasına nasıl gelindiğini, neden siyaset alete edildiğini daha iyi anlayabiliriz diye düşünüyorum. Şöyle ki:
Ermeniler 1960’lara dek yaşanan ”tehcir” olayında kayıplarının ailevi yasını tutuyorlardı. Tıpkı, Türk’lerin, Kürt’lerin, Anadolu’da, Trakya’da yaşadıkları aynı acılar için tuttukları yas gibi.
Ancak, özellikle Ermeni Diasporası 1961 sonrasında; Almanların, 2’nci dünya savaşında Yahudilere uygulamış oldukları toplu kıyımın, milyonlarca Yahudi’yi katlettikleri dönemin en büyük savaş suçlularından ‘Adolf Eichman’ ( Nazilerin Yahudilere uyguladıkları politikada etkin olan bir Alman subayıdır.) davasından etkilenerek, 1915’te yaşanan tehcir’i ”Holokost /Soykırım” kavramına taşımayı siyaseten daha uygun buldular. Çünkü onların gönlünde yatan, amaçladıkları şey; hala ‘Büyük Ermenistan’ rüyasıydı!
Ve on yıllar sonra 1965’te Ermeni Diasporası; Medz Yeghern/Büyük Felaket diye tanımladıkları o süreci, ”soykırım” içeriğine yakıştırdılar!
Türkiye’nin o yıllarda yönetimini ellerinde bulunduranlar; Ermenistan Diasporası ve yöneticilerinin bu süreçteki hamlelerine karşı bir hareket içinde olmadılar, çünkü tarihsel arşivler; neyin, nasıl yaşandığını belgeleyen en iyi anlatandı hep bu belgelere güvendiler.
Ama 70’li yılların sonunda ‘Ermeni Asala Terör Örgütünün'( Asala; ‘Ermeni Soykırımı’ iddialarını Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine kabul ettirmek, tazminat ödettirmek, iddia edilen Ermeni vatanına ait topraklarını devrettirmek için yasa dışı eylemler gerçekleştiren. Yunanistan ve Suriye istihbarat servislerinin her türlü eğitim, öğrenim ve lojistik desteğinden faydalanan bir terör örgütüdür. Ermeni teröründe; Türkiye’deki iç huzursuzluğun zirveye çıktığı 1979 yılından itibaren büyük artış yaşanmıştır. Ermeni teröristler, 21 ülkedeki diplomatlarımıza 110 terör saldırısı gerçekleştirmişler ve bu saldırılarda, ülkemizi temsil eden 42 diplomatımız bu alçaklar tarafından hunharca katledilmiştir.) Dünyanın pek çok ülkesinde görevli diplomatlarımızı hunharca katletmesi, bu insanlık dışı terör olaylarının artması üzerine; ülkemi de bu yönde tedbirlerini almaya, uluslararası platformda bu kabul edilmez durum karşısında, diplomatik faaliyetlerde bulunmaya başladı.
Şu hususun altını çizmek gerekirse; bu asılsız iddia karşısında, 92 yıldan bu yana ülkemizi yöneten tüm hükümetlerimizin ortak yanıtı: ”Gelin bu işi tarihçilere bırakalım, açalım devlet arşivlerimizi, kurulacak ortak üyeli komisyonlar incelesin bu iddiaları, kararı ona göre verelim…” oldu.
Ama bu yanıta, ne Ermenistan’dan olumlu bir cevap gelmiş; ne de ‘Ermeni soykırımı’ dayatmasını kabullenen, bu yönde karar alan milletler bu yönde hareket etmiştir!
1965 yılından itibaren o acılı dönemi ”Soykırım” ifadesi ile siyasallaştırmayı başaran Diaspora; ilk kez 1975 yılının 24 Nisanını da, ABD Kongresi’nde ”anma günü” olarak tescil ettirmişlerdir!
Hiç şüphesiz Soykırım/Genosit bir insanlık suçudur. Bu suçu işleyenler, uluslararası mahkemelerde yargılanmalı, bu suçu işleyenler hem yargıya ve hem de insanlığa hesap vermelidir. Çünkü gelecek nesillerin tarih boyunca yaşanan/yaşatılan bu insanlık suçlarının, cezalarını bilmeli ve öğrenmelidirler.
Ama ne yazık ki, tarih boyunca batılı ülkelerin acımasızca gerçekleştirdiği toplu katliamlar, soykırımlar; kendilerine medeni dünya sıfatını yakıştıran kimi ülkeler tarafından ve son kararı ile Avrupa Parlamentosuna üye ülkelerin, çifte standart uygulamalarıyla görmezden gelinip, tarihin içinde kalan çoğu katliamlar, ‘etnik temizlik’ tümcesi ile geçiştirilirken!
Ülkemize ‘sözde Ermeni Soykırımı’ yaftasını asmaya çalışanların bu siyasi kararları asla kabul edilemez.
1955-1974 yılları arasında Kıbrıs adasında sadece Türk oldukları için Rum terör örgütü E.O.K.A tarafından kahpece öldürülen; diri, diri toplu mezarlara gömülen binlerce kardeşlerimizin katledilmesi, on binlercesinin topraklarından göç ettirilmesi;
26 Şubat 1992’de Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ Bölgesi Hocalı’da Ermenilerin binlerce Azeri Türk’ü kardeşimizi çocuk, kadın, hamile, yaşlı demeden hunharca katletmesi, o süreçte bu bölgede yaşayan 1,5 milyon Azeri’nin yerinden yurdundan sürülmesi, hala göçmen hayatı yaşaması;
1991-1995 yılları arasında Yugoslavya’da yaşanan iç savaşta, Avrupa’nın göbeğinde Sırp legal güçlerinin ve militanlarının bölgede yaşayan Müslüman’lara karşı giriştikleri Genosit hareketi sonucunda; 150 toplu mezarın ortaya çıkması. Bölgede 20 bine yakın kadının ırzına geçilmesi, özellikle Srebrenitsa’da yaşayan 8300 Boşnak’ın, Sırplar tarafından topluca öldürülmesi ve bu katliamlar yapılırken; bölgede görevli 400 silahlı ‘Barış Gücü’ askerinin bu insanlık ayıbına müdahale etmemesi;
Kendi tarih sayfalarındaki kirli ve karanlık dönemlerini görmezden gelerek, Amerika kıtasında ‘Kızılderilileri, Zencileri’, Kuzey Afrika’da ‘Cezayirlileri’, dünyanın pek çok ülkesinde İngiliz İmparatorluğunun sömürgecilik menfaatleri için on binlerce yerli halkı topluca katletmekten çekinilmemesi;
BOP projesi hedefine uygun olarak çok değil, bundan beş-altı yıl öncesinde Afganistan’ı, Irak’ı, Libya’yı işgal eden Amerika’yla birlikte bu emperyalist sürece silah ve asker yardımında bulunan batılı ülkelerin; yapmış oldukları hava bombardımanlarıyla, kara harekâtı ile; binlercesinin katledilmesi, milyonlarca Müslüman sivilin yaşadıkları onca acı; Müslüman kadınların Amerikan askerlerince ahlaksızca iğfal edilmesi, halkın çocuk, kadın, yaşlı demeden katledilmesi;
Esir alınan ‘Müslüman Iraklılara’, Amerikalı askerlerin dünya kamuoyu önünde yapmış oldukları işkenceler, uyguladıkları vahşet;
Neredeyse yarım asırdan beri devam eden Filistin sorununda, binlerce sivil Müslüman’ın İsrail uçaklarınca bombalanması, İsrail askerleri tarafından çoluk, çocuk, yaşlı demeden katledilmeleri,
Nasıl ifade edilmelidir?
Yukarıda sıralamış olduğum olaylar nedir?
Bu insanlık ayıplarına ne denmelidir?
Belgeleriyle sabit bu olaylar; ”Soykırım” değil de nedir?
Tarih boyunca yaşanan, belgeleriyle yaşayan bu gerçekleri, vicdanları nasır tutmuş barış havarisi kesilen batılı ülkeler, insan hakları ve evrensel hukukun temsilcisiyiz diye geçinenler unutmuş olsalar bile!
İnsanlık tarihi asla unutmayacak ve affetmeyecektir.
O nedenle benim ülkeme ”sözde Ermeni Soykırımı” dayatması yaparak; bunu tanı diyenlerin;
”Soykırım Siyaseti” yapanların; önce kendi tarihlerinden gelen çığlıklarla yüzleşmeleri, o ayıplara cevap vermeleri gerekmektedir
( Bk. Derin Yayınları: Tarihten Gelen Çığlık – 10’ların İzleriyle Türkiye )
Atilla ÇİLİNGİR
Kıbrıs Gazisi
www.atillacilingir.com

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Üç ilçede eğitim ve öğretime 1 gün ara verildi

Gündem Yayın: 20.04.2024 08:48
İhlas Haber Ajansı
Üç ilçede eğitim ve öğretime 1 gün ara verildi

Tokat merkezli 2 depremin merkez üssü olan Sulusaray ile depremden etkilenen Artova ve Yeşilyurt ilçelerinde eğitime ara verildi.

Tokat Valiliği gece yaşanan 2 depremin merkez üssü olan Sulusaray ile depremden etkilenen Artova ve Yeşilyurt ilçelerinde eğitime ara verildiğini açıkladı. Yapılan açıklamada “Tokat ilimiz Sulusaray ilçemizde 4,7 ve 4,1 büyüklüğünde meydana gelen 2 deprem nedeniyle Sulusaray, Yeşilyurt ve Artova ilçelerimizde eğitim ve öğretime 1 (bir) gün ara verilmiştir” denildi.

Paylaş: