Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

Öğretmenler, Eğitimde Karanlığa Karşı İş Bıraktı

Gündem Yayın: 24.09.2014 14:30
Yazar:
Öğretmenler, Eğitimde Karanlığa Karşı İş Bıraktı

KESK’e bağlı Eğitim-Sen, KAMU-SEN’e bağlı Türk Eğitim-Sen ve Aktif Eğitim-Sen’e üye öğretmenler, dün bir günlük iş bırakarak yaptıkları yürüyüş ve basın açıklaması ile Hükümetin eğitim politikaları ile Müdür atamalarını protesto ettiler

KESK’e bağlı Eğitim-Sen, KAMU-SEN’e bağlı Türk Eğitim-Sen ve Aktif Eğitim-Sen’e  üye öğretmenler eğitim sistemindeki sorunlara ve Müdür atamalarında yapılan adaletsizliğe  dikkat çekmek amacıyla iş bırakarak  Karabük Belediyesi önünde bir araya geldiler.

Burada ilk açıklama  Türk Eğitim-Sen Karabük Şube Başkanı Ahmet Turgut Kurtoğlu tarafından yapıldı.

Bu eylemin uyarıcı bir eylem olduğunu ve kısa sürede taleplerine cevap beklediklerini belirten Kurtoğlu “Bugün, milli eğitimdeki haksızlıklara, hukuk tanımazlığa, adam kayırmalara karşı isyanın doruğa çıktığı gündür.

Bugün, Hz. Ömer adaletini elinin tersiyle itenlere, milli eğitimde ayrımcılık kokan uygulamalara, yılların emeğiyle elde edilmiş makamların yandaşlara, torpillilere, sırtı kalın olanlara peşkeş çekilmesine “dur” denildiği gündür.

Bugün, eğitim çalışanlarının ekonomik ve sosyal haklarının tırpanlanmasının, öğretmenlerin itibar kaybetmesine neden olan uygulamaların, akademik zam sözü verilmesine rağmen bu sözünün arkasında durmayanların, çalışanlara enflasyon farkını dahi çok görenlerin, gelir dağılımındaki adaletsizliğin protesto edildiği gündür. 24 Eylül tarihinde yani bugün tüm Türkiye genelinde sendikacılığın evrensel asgari standartlarını karakterinde taşıyan bütün sendikaların da desteğiyle iş bırakıyoruz. Okullarımızda bugün ziller çalmıyor, eğitim çalışanları işbaşı yapmıyor.  Bilindiği gibi okullarda yöneticiler birer birer tasfiye ediliyor. Bilgisi, birikimi, ödülleri ve başarıları ile adından söz ettiren, okulu TEOG’da, üniversite sınavlarında başarılı olan, öğrenciler, öğretmenler ve veliler tarafından takdirle karşılanan, canını dişine katarak okulunu zirveye taşıyan okul müdürlerinin sırf siyasi iktidarın kapı kulu olmadıkları için, sırf MEB yetkilileri istemediği için görevlerine son verildi. Onların yerine masa başı ilişkileri, akrabalık, dostluk, yandaş sendika, siyaset ilişkileri güçlü olanlar görevlendiriliyor.  MEB Yasası ve akabinde çıkarılan Yönetici Atama Yönetmeliği ile okulları hallaç pamuğu gibi dağıttılar. Görev süresi uzatılacak müdürleri kendilerine biat edenlerden, ideolojisi ve siyasi duruşu iktidara yakın olanlardan seçtiler. Bir de malum bir sendika var. Siz onu biliyorsunuz. O sendikayla AKP ilçe teşkilatları istediği okul müdürlerinin listelerini hazırladı ve bu sipariş listeler ilçe milli eğitim müdürlerinin, komisyon üyesi şube müdürlerinin önüne sunuldu. İşte böylesine ahlaksız, böylesine arsız, böylesine rezil bir dönem yaşıyoruz.  Görev süresi uzatılacak müdürlerin, değerlendirme puanlarında yapılan gayri ciddiliği de daha önce defalarca belgeleriyle ortaya koyduk. Vefat edenlere, belediye başkan yardımcısına, müdürlükten ayrılıp öğretmenliğe geçenlere, emekli olanlara, kurum değiştirenlere 75 ve üzerinde puan vermişler. Hatta geçici ilçe milli eğitim müdürleri kendilerine 95-100 puan vermiş! Şu anda 8 bin okul müdürü adeta idam edilmiştir. Okul müdürlerini idam edenler hakkında suç duyurusunda bulunduk. Valiliklere idari soruşturmalar açılması için dilekçeler verdik. Hatta bu tetikçilerle ilgili Milli Eğitim Bakanlığı da soruşturma başlatıyor. Bakalım bu soruşturmalardan ne sonuç çıkacak? Soruşturmalar amacına hizmet edecek mi, yoksa okul müdürlerini idam edenler herhangi bir ceza almadan yollarına devam edecek mi? Şayet soruşturmalarda şaibeler tespit edersek, soruşturmayı yapanların da yakasına yapışacağız! Milli eğitimde her alanda yaşanan kadrolaşmadan şube müdürleri de nasibini almıştır. Mülakatla şube müdürü yapılan iktidara bağımlı kişiler, kariyer, emek, alın teri, liyakat göz ardı edilmiştir. Konu, yargıya taşınmış ve başarı sıralamasının tek başına sözlü sınav sonuçlarına göre oluşturulması hukuka aykırı bulunarak, söz konusu yönetmeliğin yürütmesi durdurulmuştur.  Ancak MEB hukuksuzluklarına devam ederek, sözlü sınava dayalı şube müdürlüğü atamalarını iptal etmemiştir. Bu nedenle Türk Eğitim-Sen olarak hukuku hiçe sayan MEB Müsteşarı hakkında suç duyusunda bulunduk. Akabinde de sözlü sınava dayalı şube müdürlüğü atamalarının iptal edilmesi için Danıştay’da dava açtık. Yargının bu konuda da sağduyulu davranacağına inanıyoruz. Şayet yargı bunu da iptal ederse, MEB bu kez ne yapacaktır? Yine mi “Yargı kararını uygulamıyorum” diyecektir?  Çalışanlar, 2014 yılında enflasyon farkı alamadıkları gibi, aile ve çocuk yardımlarına artış yapılmamış, ek ders ücretleri yerinde saymıştır. Kısacası 2014 ve 2015 yılları öğretmenler, akademisyenler, hizmetliler, memurlar, teknisyenler, üniversite çalışanları v.b. eğitim çalışanları için kayıp yıllardır.  Öğretmenlere, eğitim-öğretim ödeneği kapsamında 75+75 TL zam yapılmıştır ancak bu miktar, 666 sayılı KHK ile yapılan iyileştirme uygulaması sonucundaki kayıpları karşılamak için hiç yeterli olmamıştır. Çünkü hatırlanacağı üzere 666 sayılı KHK ile yapılan ve öğretmenlerle akademisyenlerin kapsam dışı bırakıldığı düzenleme ile 430 TL ile 1400 TL arasında değişen miktarlarda iyileştirmeler yapılmıştı. 2 milyon 600 bin kamu çalışanı bu şekilde mağdur edilirken, Hükümet HSYK seçimleri öncesinde adeta rüşvet dağıtır gibi hâkim ve savcılara 1155 TL zam yapılmıştır.  Eğitim çalışanlarına ve diğer memurlara küçük artışları bile çok gören, enflasyon zammı yapmaktan kaçan, eğitim-öğretime hazırlık ödeneğinin tüm eğitim çalışanlarına verilmesi talebimizi elinin tersiyle iten, akademisyenlere zam sözü verilmesine rağmen; aylardır bu sözün gereğini yerine getirmeyenlerin sıra hâkim ve savcılara gelince sırf oy devşirmek için kesenin ağzını açması hangi ahlaki yönetim anlayışına sığar?  Eğitim çalışanları toplumda giderek itibar kaybetmektedir. Özellikle öğrencilerin kendilerine rol model aldığı öğretmenlerimiz, artık Bakanlığın yanlış politikalarından dolayı değersizleştirilmekte ve etkisizleştirilmektedir. Öğretmeni cezalandıran, öğrenci üzerindeki etkisini azaltan, öğretmenleri yoksullaştıran, onların özlük haklarını tırpanlayan uygulamalar toplumdaki saygınlıklarının azalmasına neden olmuştur.  Akademisyenlerin de ciddi ücret sorunları bulunmaktadır. Göreve yeni başlayan bir araştırma görevlisi 2 bin 388 TL, 3/1 derecedeki bir yardımcı doçent 2 bin 831 TL, en kıdemli profesör ise 5 bin 184 TL ücret almaktadır. Türk akademisyenler yurtdışındaki meslektaşlarına göre kat kat düşük kazanmaktadır. Örneğin öğretim üyeliğine giriş maaşı Kanada’da aylık 5 bin 733 dolar, Almanya’da 4 bin 885 dolar, ABD’de 4 bin 950 dolardır. Kıdemli öğretim üyeleri ise Kanada’da 9 bin 485 dolar, İtalya’da 9 bin 118 dolar, İngiltere’de ise 8 bin 369 dolar kazanmaktadır.  Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, akademisyenlere zam sözü vermişti ancak bu söz aylar geçmesine rağmen yerine getirilmemiştir. Şimdi kendisi de bir akademisyen olan Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu da zam sözü vermiştir. Son olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, akademisyenlere unvan farkı gözetmeksizin 1000 TL zam yapılması için çalışma başlatıldığını bildirmiştir.  Davutoğlu’nun ve Çelik’in sözünde durup, durmayacağını zaman içinde göreceğiz. Ancak şu da var ki; bir yandan zam sözleri verilirken, diğer yandan üniversite geliştirme ödeneğinin kaldırılacağına dair haberler kamuoyu gündeminde yankılanmaktadır. Bu nasıl bir çelişkidir? Sendika olarak bunu kabul etmiyoruz. Kazanılmış hakların gasp edilmesine seyirci kalamayız. Üniversitelerin toplumun aynası olduğunu düşündüğümüzde, akademisyenlerimizin insanca yaşayabilecekleri, geçim derdini düşünmeyecekleri ve bunun yanı sıra kendilerini geliştirebilecekleri ücretler alması hayat memat meselesidir. Taşeronlaşma almış başını gitmektedir. Kamuda taşeron çalışan insanların sayısı 2002 yılında 10 bin civarında iken, bugün belediyelerde dahil edildiğinde 2 milyon 500 bine ulaşmıştır. Maliyetleri düşürmek, ucuz ve iş güvencesiz insan çalıştırmak anlamına gelen taşeronlaşma çalışma hayatını tehdit etmektedir.  AKP iktidarı döneminde tavan yapan taşeronlaşma insan sömürmenin diğer adıdır. İktidar yaptığı düzenlemelerle taşeronlaşmayı meşrulaştırmakta, devlet memurluğu kavramının yerine koymaya çalışmaktadır. Amaç çok açıktır: İş güvencesiz taşeron memur modeli çalışma hayatına yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Taşeronlaşma ne yazık ki eğitim hayatına da bulaştırılmıştır. Okullarımızda hizmetli personel sayısı çok yetersizdir. Bazı okullar ödenek yetersizliği dolayısıyla hizmetli personel bile çalıştıramazken, bazıları da temizlik hizmetini taşeron firmalardan almaktadır. Oysa hizmetli personel eğitim hizmetinin asıl unsurlarıdır ve bu personelin kesinlikle kadrolu olarak istihdam edilmesi çok önemlidir. Hizmetli ve memurlarımızın yıllardır biriken sorunlarını çözmek, başta görev tanımı ve görevde yükselme taleplerini karşılamak dururken, taşeronlaşmanın bu alana kadar genişlemesi MEB adına büyük bir vahamettir. Görüldüğü üzere eğitimin tonlarca sorunu ve bu sorunları çözmekten uzak bir siyaset anlayışı bulunmaktadır. Eğitimine önem vermeyen, eğitimcisini siyasi ihtirasları uğruna bir kalemde harcayan, katılımcılık yerine, “benim dediğim olacak” anlayışını dikte ettiren, nitelikli eğitimi sağlamak yerine kendisi gibi düşünmeyenlere ayak kaydırma operasyonu yapanlar, bugün MEB’i batağa saplamıştır. Bizim amacımız üzüm yemektir. Hiçbir tavrımızı siyasi mülahazalarla ortaya koymuyoruz. Tek derdimiz eğitim çalışanlarının daha huzurlu ve eğitim hizmetinin verimli olmasıdır. Kim yaparsa yapsın doğruların hep destekçisi olacak; kimden gelirse gelsin yanlışların karşısına kaya gibi dikileceğiz.  Sendikamızın bu eylemi bir uyarı niteliğindedir. Bu ülkeyi yönetenler aklını başına almalıdır. Aksi taktirde bu eylemlerimiz bir son olmayacak, sürekli eylemlilik süreci başlatılacaktır. En kısa sürede taleplerimize cevap bekliyoruz, alacağımız cevap eylemlerimizi de şekillendirecektir. Biz sözümüzü söyledik, duyan duymayan kalmasın” dedi

SİYASAL KADROLAŞMA VE ZORUNLU ROTASYONA KARŞI BUGÜN GREVDEYİZ

Türk Eğitim-Sen Karabük Şube Başkanı Ahmet Turgut Kuroğlu’nun konuşmasının ardından eyleme katılan öğretmenlere hitaben bir konuşma yapan Eğitim-Sen Karabük İl Temsilcisi Cevat Soylu ise siyasal kadrolaşma ve zorunlu rotasyona karşı grevde olduklarını söyleyerek, “Siyasi iktidar eğitim sistemini sadece kendi dünya görüşüne göre biçimlendirmeye çalışmakta, eğitimin sorunlarına kalıcı çözümler üretmek yerine, tamamen baskıcı ve dayatmacı bir tutum izlemektedir. Eğitim sisteminin acil çözüm bekleyen onca sorunu varken, MEB’in yaşanan sorunları çözmek bir yana daha da derinleştiren adımlar atması, eğitimin temel bileşenleri olan öğrenciler, veliler ve öğretmenler arasında yeni ayrışmalar ve kutuplaşmalar yaratması kaçınılmazdır.

Yıllardır eğitim sistemini kendi siyasal-ideolojik hedeflerine uygun olarak biçimlendirmek isteyen siyasi iktidar, okullarda kendi siyasal çizgisinde olmayan tek bir yöneticinin görev almasını istememiş, bunun için tarihin en kapsamlı siyasal kadrolaşma ve tasfiye operasyonunu başlatmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimde yıllardır farklı kimlik, dil ve kültürleri yok sayan, din ve inanç istismarına dayanan, tekçi ve dayatmacı politikalarının okullarda istediği gibi uygulanması için okul müdürlerinin tamamına yakınını kendi siyasal kadroları içinden özenle seçerek görevlendirmiştir.

Tamamen taraflı yapılan değerlendirmeler sonucunda siyasi iktidar çizgisinde olmayan okul müdürleri görevden alınmış, yerlerine siyasi iktidarın dünya görüşünde olan, iktidarın sözünden çıkmayacak ve “kurşun asker” gibi davranacak siyasal kadrolar yerleştirilmiştir.

Eğitimde bir taraftan yoğun bir siyasal kadrolaşma yaşanırken, son çıka torba yasa ile öğretmenlere sürgün anlamına gelen zorunlu rotasyon hazırlıklarına başlanmıştır. Türkiye çapında görev yapan yüz binlerce öğretmeni kendi istekleri dışında zorla rotasyona tabi tutmak, tarihin en büyük ve en kitlesel sürgünü anlamına gelecek, okullarda yaşanan kaos daha da derinleşecektir. Zorunlu rotasyon dayatmasına ve aday öğretmenlere sözlü sınav ile iş güvencemizi kaldırmak isteyenlere cevabımızı bugün alanlarda vereceğiz” dedi

 

 

 

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Ulupınar’ın mahalle toplantısı mitinge dönüştü

Zonguldak Yayın: 29.03.2024 16:48
İhlas Haber Ajansı
Ulupınar’ın mahalle toplantısı mitinge dönüştü

AK Parti Devrek Belediye Başkanı Adayı Özcan Ulupınar, Marazlar mevkiindeki Uğur Mumcu Parkı’nda mahalle sakinleriyle buluştu. Buluşma sonrasında Ulupınar vatandaşlarla birlikte Cumhuriyet Alanına kadar yürüyüş gerçekleştirdiler.

Ulupınar; “Kıymetli mahalle sakinleri, çığ gibi büyüyoruz, çünkü Devrek hizmete susamış. 2002’den bu yana bizleri hiç yalnız bırakmadınız. Ne kadar teşekkür etsek azdır. Sizdeki sevgi ve heyecan böyle olduğu sürece bizdeki hizmet aşkı artarak devam edecektir. Bundan sonra da inşallah beraber güzel işler başaracağız” dedi.

Ulupınar sözlerine şöyle devam etti: “Mevcut başkan ne şehri imar edebilmiş ne de gönüllere girebilmiş. Allah kimseyi onun durumuna düşürmesin. Tıpkı 2004’teki gibi problemli bir belediye devralıyoruz. Sayın başkan 160 milyonluk bu ilçeye ne kazandırdın bana cevap ver. Değerli kardeşlerim seyir terası kapalı, çökme riski var. 13 vaatte bulundu, 11 tanesini gerçekleştirmemiş. Çok güzel projelerle geliyoruz; 3 etap TOKİ yapacağız. Hamam yapacağız, otopark sorunumuz var, otopark yapacağız. Şehrin altyapısını yenileyeceğiz. Şehrin trafik sorununu çözeceğiz. Özellikle kadınlarımıza yönelik meslek edindirme kursları açacağız. Bölgemizin suyunu değerlendirip şişeleme tesisi kuracağız ve böylelikle istihdam imkânı oluşturacağız. Devrek Belediyesi öncülüğünde, gelecek nesillere yaşanabilir bir çevre mirası bırakmak adına büyük öneme sahip geri dönüşüm kültürünün kent genelinde yaygınlaşması amacıyla ’’Geri Dönüşüm Seferberliği’’ projesi başlatıyoruz ve geri dönüşüm tesisi kuruyoruz. Devrek’i önce temizleyeceğiz, sonra düzenleyeceğiz sonra da güzelleştireceğiz. Memlekete borcumuz var, bu borcumuzu hizmet ederek ödeyeceğiz” ifadelerine yer verdi.

Paylaş: