Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

Karabük Organ ve Doku Bağışında 35. sırada

Gündem Yayın: 03.11.2017 14:19
Yazar:
Karabük Organ ve Doku Bağışında 35. sırada

Karabük İl Sağlık Müdürü Dr. Ahmet Sarı Karabük’te  1508 kişinin  organlarını bağışladığını ve bağışçıların bağışladığı organ sayısının ise 21.459 olduğunu belirterek, “Karabük’te yaşayan vatandaşlarımızın organ bağışı konusunda çok duyarlı olduğu görünmektedir” dedi.

Karabük İl sağlık Müdürü Dr. Ahmet Sarı, Karabük’ün organ bağışı sıralamasında Türkiye’de 35. Sırada olduğunu söyledi.

3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası nedeniyle bir açıklama yapan İl Sağlık Müdür DR. Ahmet Sarı; “Ülkemizde her yıl 3-9 Kasım tarihleri arası “Organ ve Doku Bağışı Haftası” olarak kutlanmaktadır. Tedavisi yalnızca organ ve doku nakli ile mümkün olan hastalıklar, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli sağlık sorunlarından biridir.

“Organ nakli”, vücutta görevini yapamayan bir organın yerine canlı bir vericiden veya ölüden alınan sağlam ve aynı görevi üstlenecek bir organın nakledilmesi işlemidir.

Kişinin hayatta iken serbest iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku ve organlarının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesi ve bunu belgelendirmesi de organ bağışıdır.

Türkiye organ nakli faaliyetleri için yeterli donanıma, deneyimli nakil ekiplerine ve nakil merkezlerine sahiptir. Aşılması gereken en önemli sorun kadavra bağış oranındaki yetersizliktir.

Unutmamak gerekir ki, her bağış yeni bir hayattır. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, organ naklinin caiz olduğunu bildirmiş ve organ bağışını, insanın insana yapabileceği en büyük yardım olarak tanımlanmıştır.

Ülkemizde organ bağışları Sağlık Bakanlığı kontrolü ve denetiminde yapılmaktadır. “Türkiye Organ ve Doku Nakli Bilgi Sistemi” vasıtasıyla organ dağıtımı en adaletli ve şeffaf biçimde yapılmaktadır.

Ülkemizde organ olarak, böbrek, deri, karaciğer, kalp, akciğer, pankreas ve incebağırsak nakilleri; doku olarak kemik, kemik iliği, kornea ve kalp kapağı nakilleri yapılmaktadır.

Organ bağışı yapmak isteyen vatandaşlar, il sağlık müdürlükleri, hastaneler, organ nakli yapan merkezler, aile hekimliklerine başvurabilir, detaylı bilgi alabilirler.

Organ bağışı yapmak isteyen kişiler, belirtilen yerlere başvuru yaparak iki tanık huzurunda bir belge imzalayarak organ bağışı kartına sahip olurlar. Organ bağışı kartını alan kişinin, bağış kartını her zaman üzerinde taşıması gerekmektedir.

18 Yaş ve üzeri akli dengesi yerinde olan herkes organ bağışı yapabilir ve organ bağışı kartı sahibi olabiIir” dedi.

KARABÜK 1508  KİŞİ ORGANLARINI BAĞIŞLADI

01.11.2017 tarihi geçerli olmak üzere Türkiye Geneli Organ Bağışçı sayısının 301.289 kişi olduğunu belirten İl Sağlık Müdürü Dr. Ahmet Sarı; “Karabük İlinde Organ Bağışçı sayısı 1508 kişi olup, Bağışçılarımızın bağışlamış olduğu organ sayısı 21.459

Türkiye genelinde Karabük ili Organ ve Doku Bağışında 35. sırada bulunmaktadır. Nüfus oranımıza bakıldığında küçük bir il olmamıza rağmen Karabük’te yaşayan vatandaşlarımızın organ bağışı konusunda çok duyarlı olduğu görünmektedir.

Karabük İl Sağlık Müdürlüğümüz ve Müdürlüğümüze bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından vatandaşlarımıza yönelik yazılı ve görsel basın aracılığı ile tanıtımlar yapılmakta, Karabük  Üniversitesinde, okullarımızda, Kent Meydanlarında, çarşı ve pazarlarda Organ ve Doku Bağışı ile ilgili el broşürleri dağıtılmakta, afişler ve pankartlar asılmakta, konferanslar ve seminerler düzenlenmektedir” diye konuştu.

 

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Çocuğu susturmada kullanılan ‘ekran’, beyinde kalıcı hasar bırakıyor

Sağlık Yayın: 19.04.2024 12:00
İhlas Haber Ajansı

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Alper Aykanat, ebeveynlerin çocukları susturmak için kullandığı telefon, tablet ve TV gibi ekranların, beyin gelişimini olumsuz etkileyerek otizm, atipik otizm, hiperaktivite ve dikkat eksikliği gibi birçok hastalığı tetiklediğini söyledi.

Birçok ebeveyn, çocuklarını enerjisini atmaya yardım etmek yerine teknolojik ekranları kullanarak çocukları susturmayı oyalamayı tercih ediyor. Uzmanlar, anne karnından itibaren ekran radyasyonuna maruz kalan çocukların ekrana bağımlı bir şekilde gerçek dünyadan uzak büyümesinin beyinde ciddi problemlere yol açtığına dikkat çekerek, 2 boyutlu yaşam yerine 3 boyutlu yaşamın önemine dikkat çekiyor. Medicana Sağlık Grubu doktorlarından Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Alper Aykanat, ekran bağımlılığının oluşturduğu olumsuz etkiler dolayısıyla uyarılarda bulunarak, doğru bir beyin gelişimi için ebeveynlere düşen görevleri sıraladı.

“2 yaşına kadar çocuklarda ‘sıfır ekran’ olmalı”

Çocuklarda beyin gelişiminin anne karnından başlayıp, 2 yaşının sonuna kadar devam ettiğine dikkat çeken Medicana International Samsun Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Alper Aykanat, “Tüm ebeveynler, çocukların enerjisine yetişebilmekte güçlük çekiyor. Çalışma temposu, bahçe imkanı olmaması, parka gidememe, hava şartları gibi etmenler çocukların enerjisini atmada engel oluşturabiliyor. Bunun yanı sıra pandemide birçok çocuk da teknolojiye düştü. Beyin, gelişim sürecine anne karnından başlar, doğumdan 2 yılsonuna kadar gelişiminin yüzde 99’unu tamamlar. Anne hamilelik döneminde bile çok fazla radyasyona maruz kalmamalı. Buna ek olarak doğum sonrası 2 yaşına kadar çocukların teknolojiden uzak durması gerekiyor. Çok ciddi bir şekilde ekranın ‘sıfır’ olması önemli. 3 aydan itibaren farkındalık artar. Dış uyaranları fark eden çocuk bu zaman itibariyle 3 boyutlu şeylerin farkına varır. Sevgi gösterilmesi, meyve, sebze, oyuncaklarla vakit geçirmek ve dokunma duyuları beyni geliştirir. Bunları yapmayı bırakıp, ekran gösterir, dokunamadığı, hissedemediği, koklayamadığı 2 boyutlu bir yaşama maruz bırakırsanız, çocuğun beyni o şekilde yönlendirilir ve dünyadan soyutlanır. Dünyayı 3 boyutlu değil de 2 boyutlu yaşamaya devam eder” dedi.

“Çocuklar kendilerini çizgi film karakteri sanıp, ona göre hareket ediyor”

Gerçek dünyadan uzakta, ekran maruziyeti ile büyüyen çocuklarda davranış ve kişilik bozukluklarının yaşandığına değinen Uzm. Dr. Mustafa Alper Aykanat, “Bazen haberlerde çıkıyor, kendisini örümcek adam, Süperman ya da çizgi film karakteri sanan çocuklar olabiliyor. Bu çocuklar kendilerini çizgi film karakteri sanarak, olmaması gereken hareketlerde bulunabiliyor. Bu tür şeyler çocuğun beyninde tamir edilemeyecek ciddi travmalara ve algı bozukluğuna yol açıyor. Ekran bağımlılığına müsaade eden aileler, çocuklarını ekrandan uzaklaştırdıklarında madde bağımlısı gibi reaksiyon alıyorlar. Ekranın çocukları nasıl etkilediğini, ekrandan uzaklaştığında nasıl çılgına döndüklerini gören ebeveynler bunun zararının farkına varıyor. Ben çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı olarak 3 yaşına kadar ekranı kesinlikle önermiyorum. Çocukla 40 dakikada boyunca oturup oyun oynayın, resim yapın, boğuşun, güldürün ve efektif zaman geçirin. Çocukların fiziksel aktivite ile enerjisini atmak büyük önem arz ediyor” diye konuştu.

“Ekran bağımlılığı otizm, atipik otizm, hiperaktivite, dikkat eksikliği gibi birçok hastalık oluşmasını tetikliyor”

Birçok hastalığın tetiklenmesinde ekran bağımlılığının ilgisi olduğuna da vurgu yapan Aykanat, şunları söyledi:

“Çocuğun enerjisi fiziksel aktiviteye rağmen hala var ise de çeşitli dokunma egzersizleri yapılabilir. Oyun hamuru ya un ile gıda boyası kullanılarak hamur yaptırarak, el becerilerini geliştirecek şekilde oynamaları ya da çamurla oynamaları da etkili bir yöntem olabilir. Çocukların enerjilerini doğru bir şekilde atmak gerekir. Teknoloji çocukların beyin gelişimini olumsuz etkileyerek otizm, atipik otizm, hiperaktivite, dikkat eksikliği gibi birçok hastalık oluşmasını tetikliyor. Bilimsel araştırmalarda bahsediliyor. Ekranlarda çocuğa ve erişkinlere özel dalga boyları var. O yüzden erişkinler dizi izlerken hipnotize olur, reklamda kendine gelir, kanal değiştirmeye çalışır. Çocuklar da ise tam tersi, reklamlardaki dalga boyu çocuklara özel olduğundan çocuklar da reklama kitlenir kalırlar. Çocukların beynini ekran marifeti ile bizim görmediğimiz dalga boylarıyla maalesef çok ciddi zararlar veriliyor.”