Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

FESLİ KADİR’E  KENDİ KİTABIYLA YANIT 

Köşe Yazıları Yayın: 15.11.2018 09:18

13 Kasım 2018

Kırk yıl önce satın aldığım ve her defasında dehşet ve üzüntüyle okuduğum kitap bugünlerde yine elimden düşmüyor. Milli Eğitim Bakanlığı Yayımlar ve Basılı Eğitim Malzemeleri Genel Müdürü Kemal OR’un bakan adına imzaladığı, 6 Haziran 1967 tarih ve 660-9369  sayılı tebliğ ile  tavsiye edilen kitabın ilk sayfalarında çeşitli kişilerin görüşleri ve yorumları yer alıyor. Rauf R. DENKTAŞ’ın mektubu, Ergun GÖZE ve Ahmet KABAKLI gibi köşe yazarlarının gazetelerde de yayınlanan yorumları dışında, kitabın 18. sayfasında 14 Eylül 1966’da yazara Atina’dan gönderilen Hristiyan Demokratlar Reisi Nikolas YORUDAKİS’in mektubu da bulunuyor.

Yorudakis bu mektubunun ilk satırlarında; “Türk Komçilarimiz, tamamile bütün bölüm ve bölüm, sahife ve sahife gözde geçirdik. Her ne kadar türkçemiz az ise da, bir cevab virmeye meçburiet tahtinda buluniyoriz.” ifadesine yer veriyor.

Bay Kadir Misiroğlu diye başlayan tamamına yer veremediğimiz bu mektupta Yorudakis özetle; “savaş sırasında yaşanan faciaları Yunan Mezalimi-Türkün Siyah Kitabı olarak yayınlamanız iyi bir amaca hizmet etmemekte, ahalinizi bize düşmanlığa sevk etmektedir. Biz de 1914-1922 yılları arasında dört milyondan fazla hristiyanın, ayrıca İstanbul ve İzmir’de milletimizin maruz kaldığı faciaları Yunanın Siyah Kitabı olarak yazarsak, bu iki millet arasındaki kin ve düşmanlığı artırır” demektedir.

Sebil Yayınevi tarafından 1972 yılında YUNAN MEZALİMİ- TÜRKÜN SİYAH KİTABI adıyla yayınlanan 400 sayfalık bu kitabın neredeyse tamamında, işgal ve kaçış sırasında Yunan Ordusunun yaşlı genç, kadın kız, çocuk demeden insanlık dışı, vahşi ve akıl almaz işkencelerle, kurşuna dizerek, asarak, derilerini yüzerek, yakarak, ezerek, ırzlarına geçerek insanlarımızı nasıl katlettikleri anlatılıyor.

Kitapta bizim burada anlatamayacağımız vahşet ve katliamların çoğu yabancı askeri gözlemci ve gazetecilerin anlatım ve gözlemleri ile tarih ve yer belirtilerek yazdıkları raporlara dayandırılıyor.

İşgal sırasında çeşitli ülkeler tarafından gözlem yapmak amacıyla görevlendirilen askeri şahıslar ile gazetecilerden, Majör Cockhıll, İngiliz Yüzbaşı Lucas, Fransız subayı  Hollando, İtalyan Teğmen Bonaççorci  ve Manchester Guardian gazetesi muhabiri Toynbee ile çeşitli heyetlerin ve ayrıca Türk resmi makamlarının raporlarında, yüzlerce köyümüz ve kasabamızda yaşanan vahşetin yanı sıra bu olaylar sırasında yaşamlarını yitiren on binlerce insanımızın sayısı ve bazılarının isimleri de belirtiliyor. Ayrıca Türk Süvari Birliklerinin İzmir’e girdikleri gün her tarafta birden başlayan ve şehrin tamamının küle döndüğü büyük yangın konusunda, İzmir Sigortaları İtfaiye Kumandanı Mösyö Greskoviç’in ayrıntılı raporu da yer alıyor.

ATATÜRK’e olan düşmanlığı ve antipatisi ile bilinen Fesli Kadir’in kitabının 292-293. sayfalarında Mustafa KEMAL imzasıyla gönderilen “Gayet mahrem tutulacaktır” notu bulunan TAMİM’de , “Rum Patrikhanesinde Mavri-Mira isminde bir örgüt kurulduğu , bu örgütün bütün kiliseleri ve Yunan Konsolosluğunu silah ve cephane deposu haline getirdiği, Osmanlı vilayetleri dahilinde çeteler teşkil ettiği, mitingler ve propaganda yaptığı, İstanbul, Bursa, Bandırma, Kırkkilise (Kırklareli), Tekfurdağı (Tekirdağ) ‘nda izci teşkilatları kurduğu, özellikle Samsun ve Trabzon’da silah ve cephane dağıttığı, bu yüzden tedbir alınmasını” istediği bilgisine yer vermesi ilginçtir.

Türk Ulusu olarak her geçen gün artan bir sevgi ve özlemle yad ettiğimiz ATAMIZIN ebediyete intikal edişinin 80. yılından bir gün önce, Diyanet İşleri Başkanı Ali ERBAŞ’ın “saat 9’u 5 geçe kenefe gidin” ve “keşke Yunan kazansaydı” diyen bir meczubu ziyaret ederek ona hediyeler vermesi de ilginç olduğu kadar çirkindir.

Hadi Anadolu’da yaptıklarını unuttu diyelim, 1820’de başlayan Yunan isyanıyla birlikte tam 90 yıl Girit’te yaptıkları katliamlarla bir tek Türk ve Müslüman bırakmadıklarını, Batı Trakya’da insanlarımızı nasıl boğazladıklarını, 1958’den 1974’e kadar EOKA’sıyla, Makarios, Grivas ve Nikos Samson’uyla Kıbrıs Türklerine uyguladıkları zulüm ve vahşeti nasıl unutabilir bu Fesli Kadir ?

İnsanı dehşete düşüren, yaşanan vahşetin kurbanları olan insanlarımızın acılarını yüreklerimizde hissettiren, gözlerimizde canlandıran bu kitabın okunmasını biz okurlarımıza öneremeyiz. Ama Diyanet İşleri Başkanı’na bir an önce varsa başkanlık kütüphanesinden alarak, ya da internetten temin ederek bu kitabı mutlaka okumasını tavsiye ederiz. Belki o zaman Türkün Siyah Kitabı-Yunan Mezalimi adlı kitabın yazarının bugün “Keşke Yunan Kazansaydı” demesinin esbab-ı mucibesini anlayabileceğini ve bizzat ATATÜRK’ün kurduğu o kutsal makamı terk etmesi gerektiğini düşünebileceğini umuyoruz.

Ve acaba diyoruz bu Fesli Kadir mutasyona mı uğradı ki; dün yazdıklarının tam tersini günümüzde savunuyor. Belki de Yunanlı Yorudakis’in mektubunda belirttiği, “yoksa biz de “ Yunan’ın Siyah Kitabını yazarız” şantajından mı etkilendi ?

Fikret GÖKÇE

Kıbrıs Gazisi-Mak. Müh.

0532 646 0523

[email protected]

 

 

 

 

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Çetinkaya: “Bizler imkansızlığı başaran ataların evlatlarıyız”

Manşet Yayın: 28.03.2024 17:58
Çetinkaya: “Bizler imkansızlığı başaran ataların evlatlarıyız”

AK Parti Karabük Belediye Başkan Adayı Özkan Çetinkaya 1 Nisan itibariyle Karabük‘ü daha çağdaş, daha modern, daha yaşanabilir bir hale inşallah hep beraber kavuşturacağız belirtti.

Seçim öncesinde çalışmalarına aralıksız devam eden Özkan Çetinkaya, Memur-Sen Karabük Şubesi tarafından düzenlenen iftar programına katıldı.Burada konuşan Çetinkaya, her gün toplumun her kesimiyle bir araya gelip iftar sevincini paylaştıklarını anımsattı.
Karabük’ün 2024 ve çağın gereksinimlerini karşılamayan bir yerel vizyonla karşı karşıya olduğunu anlatan Çetinkaya, “ Görüyoruz ki git gide kan kaybeden bir Karabük, popülasyon olarak, sosyal hayat, kültürel hayat ve şehircilik anlamında maalesef her geçen gün de kan kaybetmeye devam ediyor. Bu noktaya bizler AK Parti Karabük belediye başkan adayı olarak, proje ekibimiz, milletvekillerimiz birçok istişare heyetimizle kan kaybını nasıl çözeriz? Nasıl durdururuz? Bunun dertlisi olduk ve birçok projeyi hayata geçirmek üzere paylaştık. Gar Park ve Nehir Park projelerimizi hizmete alarak şehrin önünü açıp, ardından arzu ediyoruz ki en az 2-3 bin tane konutu 5 yıllık dönemde asgari düzeyde Karabük’e kazandıralım. Görüyoruz ki hamdolsun iki aylık çalışmalarımızla sahada bu projelerimiz toplumun yaralarına merhem olmuş ve bir karşılık bulmuş. İnşallah da bunu 1 Nisan itibariyle hepsini bir bir hayata kazandıracağız. Karabük‘ü daha çağdaş, daha modern, daha yaşanabilir hale inşallah hep beraber kavuşturacağız diyoruz. Biz tabii bu projeleri anlatırken hayata geçireceğimizden bahsederken, birileri ne diyor Karabük‘te, yapılamaz, imkansız diyor. Her zamanki gibi öğretilmiş çaresizliği maalesef Karabük‘ümüze sürekli empoze ediyor. Biz bunu kabul etmiyoruz. Bizler 1994 senesinde İstanbul’da 39 yaşında büyükşehir belediye başkan adayı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın neferleriyiz. 39 yaşındaki Recep Tayyip Erdoğan o İstanbul’u ihya etti. Bizler imkansızlıkları başaran bir hükümetin mensubuyuz. Bizler imkansızlığı başaran bir ataların evlatlarıyız. O yüzden bizim için imkansız diye bir şey yoktur. İnşallah çok çalışarak, Gar sahasını, Nehir Parkı, konutları ve vaat ettiğimiz bir çok projenin inşallah hepsini sizlerin hizmetine sunacağız. Bu noktada ben son üç gün kalmışken çeşme, her şey her şeyin istiyorum. İnşallah daha müreffeh, daha çağdaş, daha modern bir Karabük‘ü hep beraber tesis edelim” dedi.

AW172303 02 scaled