Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

BOŞNAK SOYKIRIMI’NIN 25. YILI

Köşe Yazıları Yayın: 13.07.2020 08:07

11 Temmuz 2020

Başlıksız 1 kopya

ŞEHİTLER GÜLİSTANI

ORAHOVİTSA KÖYÜ’NÜN GEÇMİŞİ VE

1992 – 1995 ÖZGÜRLÜK SAVAŞINDAKİ ROLÜ

( Krivaja 95 ) adı verilen Boşnakları tamamen yok etmeyi amaçlayan son Sırp saldırısı BM ve NATO’nun tepkisiziliği sonucunda Hollanda birliklerinin gözleri önünde 11 Temmuz 1995 günü Srebrenica’da başladı. İnsanlıktan kopmuş Sırplar, önlerine çıkanı vahşice öldürüyor, evlerine kapanmış, camilere sığınmış Boşnak çocuk ve kadınlarını, yaşlılarını yakarak katlediyordu. Üç yıl süren ve bir soykırıma dönüşen bu kanlı savaşta Orahovitsa Köyü çok şehit verdi. Bunlardan biri de Değerli Kardeşim Admir VALENTİÇ’in babası Ferid Hüsein VALENTİÇ idi. Orahovitsa köyünün şehitlerinin hazin yaşam öykülerinin anlatıldığı, Admir tarafından yazılan, Türkçe yazım kurallarına uyarladığım kitapta yer alan öykülerden Ferid VALENTİÇ’in şehadetini aşağıda sunuyorum. 1992 / 95 yılları arasında yaşanan bu soykırımda yaşamlarını kaybetmiş tüm Boşnakları rahmet ve saygıyla anarken, Sırp zulmüne maruz kalmış tüm Boşnak kardeşlerimin acılarını paylaşıyor, barış, özgürlük ve huzur içinde yaşamalarını diliyorum. )

FERİD (HUSEİN) VALENTİÇ

08 Ekim 1957 tarihinde Kovaçeviçi köyünde doğdu. 25 Haziran 1994 tarihinde Zavidoviçi şehrinde, 715 No’lu cephede Allah’ın rahmetine şehit düştü.

1981 yılının 17 Temmuz günü evlenen Ferid ile Fatima’nın mutlu bir evlilikleri vardı. İkiside

Kovaçeviçi köyünde doğduklarından birbirlerini çocukluk yıllarından beri tanıyorlardı. Ferid, sanat okulu inşaat bölümünü bitirdikten sonra İzgradnja isimli inşaat şirketinde çalışma hayatına başlamıştı. Bir süre sonra buradan ayrılarak Zenica kömür ocağına geçmiş, 1979 yılında ise Zenica Demir Çelik Fabrikasında çalışmayı tercih etmişti. Bu arada Doboj’da katıldığı eğitim kursunu başarıyla tamamlayarak kalifiye şoför ünvanını kazanmıştı.

İlk çocukları olan Admir kurulan bu yuvanın birinci yılında dünyaya geldi. Evlenmelerinden kısa bir süre sonra bir arsa satın alan Ferid, diğer dört kardeşi gibi Kovaçeviçi köyünde kendi evini inşa etmişti. Dört yıl sonra ikinci oğlu Edin ve savaş başlamadan bir yıl önce de en küçük oğlu Nermin doğdu.

Ferid, çocuklarını çok severdi. Onlarla oynayarak, birlikte gezip eğlenerek daha da mutlu oluyorlar, hiç unutmadığı doğum günlerinde aldığı hediyelerle onların sevinçlerini birlikte paylaşıyorlardı. Boş zamanlarda avcılığı da seven Ferid ve ailesinin bu mutluluğu savaş rüzgarlarının esmeye başladığı 1991 yılına kadar sürdü. O günlerde her yerde hissedilen endişe ve korku onların evini de sarmaya başladı. Bir gün Ferid, eşine “savaş çıkabilir hazırlıklı olmamız gerek” dediğinde Fatima’nın yüreğine sanki ateş düşmüştü.

Bir yıl kadar sonra mayıs ayında bir gün çocuklara çilek toplamak için ormana giden Ferid çok çabuk geri geldi ve av tüfeğini alarak evden ayrıldı. Eşinin nerede olduğunu ve ne yaptığını bilmeyen Fatima çocuklarıyla evde yalnız kalmıştı. Bir süre sonra, eşinin Komutan Patkoviç’in Oravitsa Askeri Birliğine katıldığını öğrendi. Fatima’nın kardeşi Zuti’de bu birlikteydi. Valentiç ailesinin mutluluğu burada kesilmiş, savaşın acı öyküsü burada başlamıştı.

Orahovitsa birliği ile ilk çatışmalara Drivuşa cephesinde başladı. Daha sonra daha uzak yerlere gitti. 314. Motorize Piyade alayı kurulduğunda kocası ve arkadaşı Fikret Spahiç’in bu alayın 2.Taburuna katıldıklarını öğrendi Fatima… Hırvatların HVO birlikleri arkadan vurduğu zamanda onlar Vitez, Busovaça, Zepçe, Fojnica cephelerine koştular. Günler geçiyor, savaş daha da şiddetleniyordu. Arada bir ateş kesildiğinde kısa süreliğine de olsa birkaç kez evine gelebilmişti. İri yapılı olan kocasını neredeyse tanıyamayan Fatima, her gelişinde O’nun daha da zayıfladığını, eridiğini, bitkin ve yorgun olduğunu görüyor, buna çok üzülüyordu. Eve geldiği günlerde savaşı pek konuşmaz, eşine ve çocuklarına üzüntü vermemek için susardı. Evde olduğu günlerde vaktini çocuklarla geçirir, en çok küçük oğlu Nermin ile oynardı. Fatima, ne kadar saklamaya çalışırsa çalışsın Ferid’in cephede çok zor ve kötü şartlar içinde bulunduğunu anlıyordu..

Günler geçmek bilmiyor, savaş bir türlü bitmiyordu. Her gece kabuslar gören Fatima kocasının sağ salim yuvasına döneceği günleri hayal ediyor, çocuklarının varlığıyla onlara sarılarak teselli bulmaya çalışıyordu.

Sene 1994, Zavidoviçi ve Vozuça etrafındaki çatışmalar başlamıştı. Ferid’in ve Fikret’in alayı bu iki şehrin etrafında yoğunlaşan çarpışmaların içindeydi. Bir süre sonra çatışmaların hafiflediği bir sırada Ferid bir iki günlüğüne eve gelmiş, ailesiyle kucaklaşıp hasret gidermişti. Cepheye dönmeden önce oğlu Nermin’e doğum günü hediyesi olarak ona bir kamyon hediye edeceğini söyledi. Evden ayrılacağı sırada Fatima’dan çeşmeden bir şişe su doldurup kendisine vermesini istedi. Eşinin “niye buradan yük ediyorsun, şişeyi Zenica’da taze suyla doldurursun” dediğinde “ lüzum yok, ben en çok Orahovitsa suyunu severim” diye cevap verdi.

O gün ayrıca, “ben seni sanki bir sis içinde görüyorum. Sanki hem sen, hem çocuklarımız benden kaçıyorsunuz” dediğini de Fatima hatırlıyordu. Ferid evden çıkıp tekrar cepheye giderken O’nun şehit ağabeyinin evine uzun uzun bakıp ağlamaya başladığını da hatırlıyordu Fatima.. Sanki şehit olacağını hissettiğini de…Fatima’nın kabusları her gece tekrarlanıyordu.

O gece, o son gece gördüğü kabusta, köylerinin yakınlarında bulunan Dubovitsa ormanlarında Ferid’i oturmuş dinleniyorken gördü Fatima… Başını kayın ağacına dayamış, yanında kazdığı bir kanal görünüyordu. Vücudunun her tarafı ter içindeydi. “Nefessiz kaldım, dayanamıyorum. Kaçmam gerek” diyordu.

Fatima uyandığında kardeşi Hasan, kocasının 25 Haziran 1994 günü, 715 No’lu cephede şehit düştüğünü haber vermeye geldi. Başına isabet eden bir tank mermisi şarapneli ile ağır yaralanan Ferid’i çetniklerin ele geçirdiğini, Ferid’in naaşının 17 gün sonra 375’nci alay askerleri tarafından Teşanj şehrinde bulunduğunu anlattı.

Ancak ne kardeşi Hasan ne de kocasının küçük kardeşi Ömer tüm hikayeyi anlatamamışlardı. Fatima daha sonra başka askerlerden Sırp çetniklerin, kocası Ferid’in başını kesip sırt çantasında bulunan Orahovitsa suyu ile dolu şişe üzerine diktiklerini öğrendi. Bu sözlere inanmalı mı yoksa inanmamalıydı bilemiyor. Tek bildiği bir gerçek var, o da kocasının cenaze namazının 14 Temmuz 1994 tarihinde kılındığını biliyor.

Ve en küçük oğlu Nermin, hala babasının getirip hediye edeceği kamyonu bekliyor

Fikret GÖKÇE

Kıbrıs Gazisi-Mak.Müh.

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Bayram tatili sonrası hastaneler doldu taştı

Sağlık Yayın: 16.04.2024 20:48
İhlas Haber Ajansı
Bayram tatili sonrası hastaneler doldu taştı

Samsun’da 9 günlük bayram tatilinin ardından hastanelerde yoğunluk yaşandı.

Ramazan Bayramı tatili, 14 Nisan Pazar günü sona erdi. Kamu kurumu çalışanları 15 Nisan Pazartesi günü mesaiye başladı. Mesainin başlamasıyla birlikte özellikle devlet hastanelerinin polikliniklerinde hasta yoğunluğu oluştu.

Randevularını bayram sonrasına alabilen vatandaşlar, 9 günlük resmi tatilin ardından ilk çalışma günü olan 15 Nisan Pazartesi günü, adeta hastanelere akın etti. Bazı vatandaşlar poliklinik ve hastane koridorlarında kendilerine sıranın gelmesini beklerken, bazıları ise hastane bahçesinde randevu saatini bekledi.

Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) tarafından hastalara gönderilen SMS’lerde, iptal edilmeyen randevulara gidilmemesi durumunda 15 gün boyunca randevusuna gidilmeyen klinikten randevu önceliğinin olmayacağı belirtiliyor. Ayrıca 1 gün önceden de randevuya gelip gelemeyeceği teyit ediliyor.