Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

Bahçeli: “Aklan ve Paklan Milletin Karşısına Öyle Çık”

Gündem Yayın: 06.08.2014 06:12
Yazar:
Bahçeli: “Aklan ve Paklan Milletin Karşısına Öyle Çık”

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli Cumhurbaşkanlığı seçim çalışmaları kapsamında Karabük’e geldi.  Karabük Belediyesi önünde halka hitap eden Bahçeli,  Başbakan ve Cumhurbaşkanı Adayı Recep Tayyip Erdoğan’a 17 ve 25 Aralık Operasyonu üzerinden yüklenerek, “Aklan, paklan, temizlen, sana her türlü iftiranın yapıldığını ispat et, gel bu milletin başına geç bu millet sana saygı duysun. Yargıçları sürerek, diğerlerini ortadan kaldırarak bu yol olmaz. Hal böyle olunca Recep Tayyip Erdoğan’dan Cumhurbaşkanı olmaz, olmamalı” dedi

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel Başkanı Devlet Bahçeli Cumhurbaşkanlığı seçim çalışmaları kapsamında Karabük’e gelerek, Karabük Belediyesi önünde halka hitap etti.  Partililerden ve vatandaşlardan Çatı Adayı Ekmelettin İhsanoğlu’na oy vermelerini isteyen Genel Başkan Devlet Bahçeli, Başbakan ve Cumhurbaşkanı Adayı Recep Tayyip Erdoğan’ı 17 ve 25 Aralık Operasyonları üzerinden eleştirerek, “Aklan ve Paklan Milletin karşısına öyle çık” dedi.

Karabük Belediye Başkanı Rafet Vergili’ye ve belediye meclis üyelerine başarılar dileyen Bahçeli; “Karabük’ün gelişmesi büyümesi modernleşmesi huzur ve güven içerisinde yaşanabilir bir büyük kent olması için atacak her adımda yanında olacağınızın da inancını ifade ediyorsunuz.

Bu tebrik teşekkür ve takdir gezimiz sırasında Türkiye’de önemli siyasi olaylar da yaşanmaktadır. Özellikle 2014 yılına girdiğimizde birinci önemli olay mahalli idari seçimleriydi. İkinci önemli olay Cumhurbaşkanlığı seçimi, üçüncü önemli olay ise, 2015 yılı en geç 7 Haziran’ına kadar devam edecek olan süre içerisinde 25. dönem milletvekilliği genel seçimleridir. Bu üç siyasi olayın birici aşaması tamamlanmıştır. Bin 395 belediye başkanlığı mahalli idareler seçimlerde küçük olaylar dışında huzur ve güven ortamında sonuçlanmış, şuan bin 395 belediye başkanımız görev başındadır. Bu Türkiye için demokrasinin kökleşmesi, yerleşmesi açısından hayırlı bir adım olmuştur. Şuan seçilmiş olan belediye başkanlarımız 5’inci aya gelirken, derlenmiş, toparlanmış, seçimin yorgunluğunu atmış ve hizmet sürecini başlatmış gözükmektedirler.  Şimdi karşımızda cumhurbaşkanlığı seçimi bulunmaktadır. Hatırlayacağınız gibi 11. cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül Bey’in görev süresi 28 Ağustos 2014 tarihinde tamamlanmaktadır. Yasaya göre 28 Ağustos’tan 60 gün önce yeniden cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili Yüksek Seçim Kurulu’nun hazırlıklarını başlatması gerekmektedir ve bu hazırlıklar başlamıştır, adaylar 29 Haziran ve 3 Temmuz arasında müracaatlarda bulunmuşlar, 11 Temmuz 2014 günü Yüksek Seçim Kurulu bu adayları onaylayarak, demokratik bir yarış başlamış durumdadır. Burada bir konuyu dikkatlerinize sunmak istiyorum. Türkiye’de 12’inci cumhurbaşkanımızı seçeceğiz. Ondan evvel ki süre içerisinde 19 seçim yapılmış ve bunlarda bazıları ikinci-üçüncü defa görev üstlenmişler ve böylelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bulunan siyasi partilerin değerli üyelerinin ya kendi içlerinden belirlediği aday veya dışarıdan önerdikleri bir adayla cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleştirilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde isterse Meclis’in sayısı 450 olsun, ister 550 olsun, ancak burada seçim yapılırken, huzur içerisinde, güven ortamında, Türkiye’yi istikrara kavuşturabilecek bir süreçte bu seçimler gerçekleştirilememiştir. Her zaman seçimler sancılı olmuştur, her zaman seçimler bir siyasi krizin başlangıcı veya bir siyasi krizin sonuçlanmasını ortaya koymuştur. O bakımdan Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimleri sorunlu bir seçim olmuş, zaman zaman muhtıralara, zaman zaman darbelerle ara rejimlerin yaşanmasına da fırsat tanımıştır. Bu tecrübeleri bir kenara bırakmamak lazımdır. En sonunda örnek olarak veriyorum. 1980 ara rejimi Türkiye’de toplumun büyük bir kesimini huzursuz kılmıştır. Zulüm altında kalmasına, mağduriyetle mahkumiyet yaşamalarına sebep olmuştur. Eğer 1980 yılında Meclis’te bulunan siyasi partiler bir uzlaşma sağlamış olsalardı, 5 ay 17 gün içerisinde seçemedikleri bir cumhurbaşkanlığını daha önce seçmiş olsalardı, acaba bu zulüm yaşanır mıydı? Türkiye bir başka daha güzel bir ortama gelebilir miydi? Tam 114 tur yapılmış cumhurbaşkanlığı seçilememiştir. Böyle bir ortamda sosyal şiddet bir yanda, ekonomik kriz bir yanda, sosyal gerginlik öbür tarafta ve bu arada da Meclis’ten 114 turda cumhurbaşkanı seçilememiştir. Bu durum 1980 ihtilalini yapanların gerekçesi haline gelmiştir. Şimdi bu sıkıntıları yaşayarak geliyoruz. Ama arada bir fark var. Şimdi ise Meclis’te değil sizlerin iradesiyle cumhurbaşkanı seçilecektir. Bu çok önemli bir adımdır. Demokrasimiz için, devletin başını seçmede millete müracaattır. Bunu milletimiz olarak iyi değerlendirmek durumunda olmalısınız. Milletvekillerini seçiyorsunuz, Meclis’i oluşturuyorsunuz ama devletin başını seçmede yetkiniz olmuyor, Meclis’tekilerin kanaatlerine bırakıyorsunuz. Şimdi ise milletvekili olarak değil,  millet olarak cumhurbaşkanını seçme yetkisine sahipsiniz. Bunun birinci aşaması 10 Ağustos, ikincisi 24 Ağustos, inşallah millet iradesi 10 Ağustos’ta sonuçları değerlendirerek cumhurbaşkanımızı seçer. Ama 10 Ağustos’ta olmadığı zaman en fazla oy alan iki aday arasında 24 Ağustos’a kadar olan yarış devam edecek ve netice itibariyle 24 Ağustos’ta en fazla oyu alan şahsiyet cumhurbaşkanımız olacaktır.

Bu dönemde bazı konuları da dikkatlerinize sunmak istiyorum. Takdir sizin, tercih sizin, düşünmek, araştırmak, karar vermek durumundasınız. Cumhurbaşkanlığı seçiminin önemi üzerinde dururken ona uygun bir yasanın seçimlerin nasıl yapılması gerektiğine dayalı bir yasanın çıkarılmasında böyle sığ bir kalış olmuş. Adaylar nasıl belirlenecek? Adaylar nasıl temsil edilecek? Adaylar bu seçim yarışında hangi imkanları adil şekilde nasıl kullanacak? kurumlar ne yapacak? Öbürü nasıl davranacak? Bunlar belirsiz. Şimdi bir manzara var karşımızda. Bir şahsiyet var, ‘Ben cumhurbaşkanı olacağım’ demiş geçmişte de bu arzusu vardı, fakat sonuç alamayacağını anladığı için kardeşi Abdullah’ı önermiş, şimdi ise diyor ki ‘Ben kardeşliğimi yaptım, Abdullah bana kardeş olsun’ diyerek ‘aday ben olayım’ diyor. Şimdi bu olma hakkını kullanabilirsin. Partin uygun görmüş seni aday göstermiş olabilir, milletvekilleri desteğini vermiş aday olman için imza atmış olabilir. Ama siyasete erdem getireceksen, siyaseti adil, dürüst, bütün adaylar arasında eşit yapmayı düşüneceksen birinci görevin adaylığın 11 Temmuz’da kesinleşmiş ise yani Yüksek Seçim Kurulu tarafından onaylanmış ise o zaman diyecektin ki, ‘ben başbakanlıktan ayrılıyorum. Diğer aday kardeşlerimle eşit ve adil ortamda yarışa giriyorum demen lazım’ Hayır başbakan olarak devam ediyor. Kalkıyor her türlü davranış içerisinde bulunarak adil bir seçim yapmamak için devletin bütün imkanlarını kullanıyor” dedi.

BU VEBAL  AKP’YE OY VERMİŞ HERKES İÇİN GEÇERLİDİR

Böyle bir seçim ortamında gerilim arttığını ifade eden Bahçeli;  “ Bölünme artıyor, cepheleşme artıyor, iç savaşa doğru adım adım geliniyor. Ekonomik kriz önümüzdeki günlerde önemli olaylara sebebiyet verecek hale geliyor. Böyle adil olmayan bir seçimle seçilmiş bir cumhurbaşkanlığın meşrutiyeti tartışılır hale gelebilir. Buna öncelikle Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy vermiş kardeşlerime sesleniyorum. Kara sizin, ister Recep Tayyip Erdoğan’la devam edersin, isterse kanaatiniz değiştirirsin, bu senin bileceğin iştir. Ancak bu memleketin evladı olarak söylüyorum. Cumhurbaşkanlığı makamında kutuplaşma olacaksa, cumhurbaşkanlığı makamında cepheleşme olacaksa, cumhurbaşkanlığı makamında kamplaşma olacaksa, orada gerilim stratejisi devam edecek, etkin temelli bölünme körüklenecek, mezhep temelli ayrımcılık teşvik edilecekse Türkiye’nin başını da bölmeye yönelik bir hale gelecekse sonunuza katlanmak mecburiyetinde olacaksınız. Bu vebal Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy vermiş herkes için geçerlidir. Şimdi bakıyorsunuz seçimlere giriyoruz. ‘Kumpas’ diyorlar, bilmem ‘montaj’ diyorlar, şunu diyorlar bunu diyorlar. Silahlı kuvvetlerin yarısına yakın yönetimi sorguladılar, içeriye aldılar, emniyet güçlerini aldılar. Sabahleyin bir 6.30 baskını birinci dalga, ikinci dalga diye devam ediyor. Bu dalgaların alayı bu vatandaşlarımızın kapısını çalarda bir gün sizin kapınıza bir dalga gelirse ne yapacaksınız? Onun için herkes haddini bilsin. Türkiye’de öfke kabarıyor.  Yarın Allah muhafaza bu gerilim bir çatışmaya yönelirse ne AKP kalır ne siyasi diğer partiler kalır. Bunları geçmişte yaşadık. O sebepten dolayı bir kararın ertesindeyiz. Her şeyden evvel söylüyorum, Meclis’te de söyledim, kabul edersiniz etmezsiniz, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvetten aklanmayan, paklanmayan bir Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olamaz, olmaması gerekir. Çık yargının önüne önce Adale ve Kalkınma Partisi’ne el vermiş kardeşlerin huzurunda yargıya git aklan, paklan, temizlen, sana her türlü iftiranın yapıldığını ispat et, gel bu milletin başına geç bu millet sana saygı duysun. Yargıçları sürerek, diğerlerini ortadan kaldırarak bu yol olmaz. Hal böyle olunca Recep Tayyip Erdoğan’dan cumhurbaşkanı olmaz, olmamalı. Ama devlette başsız kalamaz. ‘Kim olsun?’ dediğinizde 12 partinin bir araya gelişiyle Ekmeleddin İhsanoğlu Bey aday olarak gösterilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi Ekmeleddin İhsanoğlu Bey’e desteğini vermektedir. Allah hayırlı uğurlu etsin” dedi.

 

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Bayram tatili sonrası hastaneler doldu taştı

Sağlık Yayın: 16.04.2024 20:48
İhlas Haber Ajansı
Bayram tatili sonrası hastaneler doldu taştı

Samsun’da 9 günlük bayram tatilinin ardından hastanelerde yoğunluk yaşandı.

Ramazan Bayramı tatili, 14 Nisan Pazar günü sona erdi. Kamu kurumu çalışanları 15 Nisan Pazartesi günü mesaiye başladı. Mesainin başlamasıyla birlikte özellikle devlet hastanelerinin polikliniklerinde hasta yoğunluğu oluştu.

Randevularını bayram sonrasına alabilen vatandaşlar, 9 günlük resmi tatilin ardından ilk çalışma günü olan 15 Nisan Pazartesi günü, adeta hastanelere akın etti. Bazı vatandaşlar poliklinik ve hastane koridorlarında kendilerine sıranın gelmesini beklerken, bazıları ise hastane bahçesinde randevu saatini bekledi.

Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) tarafından hastalara gönderilen SMS’lerde, iptal edilmeyen randevulara gidilmemesi durumunda 15 gün boyunca randevusuna gidilmeyen klinikten randevu önceliğinin olmayacağı belirtiliyor. Ayrıca 1 gün önceden de randevuya gelip gelemeyeceği teyit ediliyor.